Yeni Bir İşe Başladım.. Doğrudan Satış.. Amanın Bu Nasıl Bir İş ??



İşe başladığımda her şey çok değişikti.  İlk günlerde Eğitim Şefim tarafından  bana evde masa başında bire bir eğitim verildi.   Hatta o sırada  "evimde boya-badana var"  dememe rağmen evde olması için ısrar edilince ben de çok yakınımda oturan  arkadaşım Nadire’nin evinde salonda masa başında yapabiliriz   diye öneri  götürmüş,  bu durumu zar zor kabul ettirebilmiştim.  Nadire çalıştığı için bize mutfakta  çay-kahve  organize edip bırakmıştı. 

Bu eğitimde hem işi hem de firmayı daha iyi tanıdım.  Masa başı anlatım bitince dışarı çıkıp bir şeyler yedik. Sonrasında da   “Hadi bakalım şimdi etraftaki kapıları çalıp araştırma yapalım”  denilince korktum..   “Nasıl yani??   Burada herkes beni iş sahibi olarak tanır.. yakınımdaki kapıları çalamam, kimseler işe başladığımı bilmiyor, şaşırırlar?!!”   dedim.   

İlk günlerin şaşkınlığı içinde işin bana tarif edildiği şekilde kapı kapı dolaşmak, sokaklarda insanlarla konuşmak olduğunu anladım ve  ufak deneyimlere başladım.  İşim kadınlarlaydı..

Eczacıbaşı-Avon’a  yeni temsilciler bulmak ve onları ziyaret ederek  satışlarını büyütmek ve yapabilmelerini sağlamaktı..  Bazen kendisi bu satış işini kabul eden kadınlar, sonradan çeşitli nedenlerle vazgeçiyorlardı.. Onları tekrar ikna etmem , her türlü engeli nasıl aşacaklarına dair bir yol göstermem  gerekiyordu..  Sonuçlarını ancak para kazandığında görebilirdi..

İşin bana tarifi yapıldığında  “şimdilik araba veremiyoruz ama benzini biz karşılayacağız”  denilmişti.. İlk zamanlar kendi arabamızı kullandım..

Sınırları caddelerle belirli bir bölgem vardı. Evim Büyükçekmece’de, bölgem ise Küçükçekmece, Sefaköy ve Halkalı’ydı..   Bu muhitlere ne uğramışlığım ne de içinde bir tanıdığım vardı..  Önce bölge sınırlarımı anladım, tanıdım..

Bölgeyi yöneten başka bir arkadaşım vardı ve O'ndan devralacaktım..  Görüşmemizde  bir rapor üzerinden yaklaşık 200 kişinin ne iş yaptığı, nasıl satış yaptığı, çoluk çocuğunun ismi, özel mazeretleri vb. bir çok konuda yüzlerce bilgi verildi.  Her rapora bakışta  “Allahım bu nasıl iş?  Bu kadar detayı ben nasıl bileceğim?”  diye düşünüyordum.

Şefimle ilk görüşmemde bana bir hedef kağıdı üzerinde çeşitli hesaplamaların yer aldığı bir hedef verildi.  Bu hedefin içinde sadece bir rakam yoktu..  Bir ayda ne kadar yeni temsilci bulacağım? Toplam temsilcimin ne kadarı sipariş verecek?   Toplam kaç sipariş toplayacağım?  Bu siparişler ne tutarda olacak?  Ve toplamda kaç TL satış yapacağım?  Hepsi tek tek yazıyordu..  

İlk kampanya gözüm hiç hedef tablomda olmadan çalıştım. Sadece işi nasıl yapacağımı öğrenmeye çalışıyordum..  Kendimi işe adapte etmeye uğraşıyordum.  Gündüzleri sokakları dolaşıyor, temsilcilerimi evlerinde ziyaret ediyor, kapı çalıyor, sokaklarda insanlarla konuşuyordum.. Akşamları da raporumdaki mevcut temsilcilerimle tanışmak üzere onları tek tek arıyor, konuşuyordum..  

Önceleri yatak odasına çektiğimiz bir telefon hattından görüşme yaparken, baktım ki ; bu iş böyle olmayacak ben evde her şeyden uzağım.. İşimi hayatımın ortasına koydum..
Salonun bir duvarına bir çalışma masası koydum, telefonumu ve faksımı buraya bağladım, evraklarımı ve dosyalarımı buraya yerleştirdim..

İlk günlerde bizim bir Şeflik olduğumuzu adımızın KİBELE  olduğunu ve yaklaşık 10-11 benim gibi çalışanı olduğunu öğrendim. Herkes hedeflerini yakalamak ve aşmak için çalışıyordu.. Eğer satış hedefimizi tutarsak prim kazanıyorduk..


KİBELE  ekibi Şefleriyle birlikte..



Eğer Şeflik olarak Türkiye'de Birinci olmuşsak kutlama yapıyorduk.. İlk defasında  Yeşilköy'de eşlerimizle birlikte bir kutlama yapmıştık. Yemek sırasında ekip olarak sahneye çıkıp dans etmiştik.. Bunlar benim için ilkti.. Ne hoştu.. Satış Müdürü'de, Şeflerimiz de bizimle birlikte Makarena dansı yapıyordu.. Herkes hareketleri biliyor ve ahenk içinde toplu bir gösteriye dönüşüyordu.. O sırada yemek yiyen başkaları bize bakıyor olabilirdi.. ne gam :))

Nereye koşacağımı, neyi yapacağımı anlamaya çalışarak ama hiç boş durmadan bana öğretilenleri hakkıyla yerine getirmeye çalışıyordum.  İlk zamanlarda hesaplamalara çok hakim olmadığım için odaklanmam gereken yerleri bilmiyordum.. Ya da hedeften bağımsız olarak yapabildiğim kadarını yeterli buluyordum..

Daha sonraki günlerde ve görüşmelerde yöneticilerimden öğrendim ki ;  bir hedef var ve sen buna ulaşamazsan başarısız kabul edilirsin..  Bu hedefi gerçekleştirmek için her türlü çabayı göstermelisin ve hayatını buna adamalısın..  Hayatındaki hiç bir mazeret bu sonuçları açıklayamaz..


“Satış çok acımasızdır”  diyen eski yöneticimin sözlerini hatırlamak ve haklıymış demek için daha çok erkendi. Bu ilk günlerde satışla yeni tanışıyordum. 

İlk 3 ayda işi öğrenmiştim.. Halkalı, Sefaköy, Küçükçekmece ‘yi kim bilir kaçıncı kez turlamıştım..  Dolaşmadığım sokak, görmediğim Temsilci kalmış mıydı?  

Neredeyse tüm esnafı tanımış, kuaförler, öğretmenler, hemşireler tanımıştım. İşin en güzel yanı da yeni insanlar tanımaktı..  Ya onların birbirinden farklı ve inanılmaz hikayelerine ne demeli  !?


Halkalı’da Polis Lojmanları’nda kapısını çaldığım genç kadın beni içeri almış ve konuşurken aslında eşinin Susurluk olayında adı geçen Polis olduğunu ve şimdi hapiste olduğunu öğrenmiştim. Bu meşhur polis memurunun adını duyunca irkilmiştim.. Hatta eşi   “gözetleniyor olabiliriz??!!”   demişti..

İşte kapı çalmak böyle bir şeydi.. İnsanlar kapıya gelen hiç tanımadıkları birini  içeri alır mı? Eczacıbaşı-Avon adını duyan bizi içeri davet ediyordu.  Bazen de biz kapı kapanmasın diye ayağımızı dayıyorduk  :)..   Bazen kapıya çıkan evin beyi  “eşim pazara gitti, şimdi gelir, siz buyrun içeri”  diyerek bizi davet ediyor, biz de   “o zaman biraz sonra geliriz”  diyerek içeri girmiyorduk..  Çoğul konuşuyorum çünkü benim gibi aynı işi yapan herkesler bunu böyle yaşıyorlardı..

Kapıyı açan genç kız içeri davet etse de, içeride bir azılı abisi olmadığını bilemiyorduk. “Hadi canım böyle iş yapılır mı?”  diyor insan içinden ama aslında yeni insanlarla tanışmanın ne hoş olduğunu yaşayınca her şeyi ve durumu yönetebileceğinizi anlıyorsunuz.. Hepatit C virüsü taşıyan annesi olan birinin evinden,  depremde hasar görmüş duvarı yıkılmak üzere eve kadar.. her türlüsünden eve giriş yapıyor ve her türlü riske karşı tüm antenlerimiz açık oluyordu.. 

Bölgeme gidip geliyor, işi tanıyordum..  Bir hedefle çalışmak beni tetikliyor satışların büyüdüğünü gözlemliyordum. İyi temsilcilerim daha da iyi olmuşlardı. 

Yaklaşık üç ay sonra  yöneticim   “sevineceğin bir haberim var”  dedi..   Ne olabilir ki??   “Bölgeni değiştiriyoruz.. Hem daha fazla Temsilcin olacak, hem de evinin içinde bulunduğu bölgede çalışacaksın”   dedi...   “Ayy nasıl olur??  Ben buradaki temsilcilerimi daha yeni tanıdım.. onları sevdim.. ne çok emekler verdim..”  dedim ama bana bu değişiklik uygun bulunmuştu..  Yöneticim  “buraya da alışırsın”   dedi..  Değişiklik yıl sonunda yapılacaktı.

Benim bölgemi devir alacak kişi de işe alınmıştı ve benim yanımda bölgeyi ve Temsilcileri tanısın diye birlikte çalışmamız istenmişti.  İşte o zaman tanıdım Hatice’yi..  Hatice benim o Şeflikteki sırtımı dayadığım, paylaştığım en iyi arkadaşlarımdan olacaktı.. Hatice eğitim sürecinde işi öğrenmeye çalışırken beni de gözlemliyordu.. Bir anlamda benim ilk günlerde yaşadığımı yaşıyordu..


Bir ay boyunca birlikte çalıştık. Caddeleri, sokakları paylaşıp dolaşmadık kapı bırakmadık.. Yılın bu son kampanyasında birlikte elde ettiğimiz sonuçlar muhteşem olmuştu..  

Bir elin nesi var? İki elin sesi var :)  diyerek ikimiz de bize verilen hedefleri aşmıştık. Ancak bunu bütünsel olarak değerlendirecek ve başka bölgelerle mukayese edecek kadar işimize hakim değildik.

Kampanyanın son günü yöneticim bizi arayarak   “siz neler yaptınız böyle  !  Harikasınız !!”  demiş, yanımızdaki Eğitim Şefimize  bizi yemeğe götürmesini rica etmişti..  


Hatice ile ilk ödülümüz olan ekmek arası döner ve ayranı Bahçelievler’de tatmış,  bu şirkette daha çok yolumuz var,  hayatımız paylaşınca daha güzel diyerek bölgelerimizin yolunu tutmuştuk..

Bu ilk günlerin dayanışması ve iletişimi bizi birbirimize daha çok yakınlaştırmış ve sonraki günlerde dostluğumuzun derinleşmesini sağlayacak bir çok paylaşım yapmıştık. Yıllar içinde Hatice ile bir aile olacağımızı bilmiyorduk.  Yıllar boyunca Avon’da birleşen ve ayrılan yollarımız oldu ama her zaman dostluğumuz devam etti..  Kader arkadaşıydık.. Doğruyu birlikte keşfediyor, birlikte tartışıyorduk,  samimi ve açıktık...
                                                      
  



Hatice de işe başladığı günleri anlatırken kahkahalarla güleriz..  
Çünkü   “bu nasıl bir iş”  demeyenimiz olmamıştır :)  

Canım Haticem ben işten ayrılırken düşüncelerini bir kağıda yazmış ve veda albümüme eklemişti..




Tabii bu mesaj bizim için bir veda mesajı değildi..  
Şimdi geriye bakınca iyi bir işiniz olabilir ama iyi bir arkadaşınız yoksa işin ne anlamı var !!??  diye düşünüyor insan..  Sadece iyi bir iş aradığımızı zannederiz... oysa tüm kararlarımızı çalıştığımız kişilere yönelik veririz.. ya kalırız ya gideriz... ya bağlanırız, ya pamuk ipliğidir her şey..

Hatice 'de  ilk yıllarda bir çok kez  beni Avon'da kalmam için teşvik etmiştir..  Bana benim bile göremediğim bir gelecek haritası çizmiş, bana güç vermiş ve hep yanımda olmuştur. 

---

Böylece  Hatice bölgeye başlayınca Halkalı, Sefaköy, Küçükçekmece'yi, tüm Temsilcilerimi, evraklarımı,   Hatice’ye devrettim ve kendim yepyeni bir bölgeye yelken açtım..  

Yeni bir heyecan vardı.. Sanki işe yeniden başlıyordum..
Daha görecek günlerim, başka tanıyacak insanlarım,  gerçekleştirmem gereken 
daha da büyük hedeflerim vardı..