Bodrum'da Yaşamak İstiyorsanız Elinizi Çabuk Tutun..



Bodrum Çevre Platformu  afişlerinde  "SİT Alanlarının imara açılmasına izin vermeyeceğiz"  demişti.
Zaten her yanında inşaatlar devam eden Bodrum'un daha neresine ne yapacaklar acaba diyerek merakla toplantıya katıldım.

Uzakta olanlar için buralarda neler oluyor gördüklerimi anlatayım da sizin de buralara gelme niyetiniz varsa buna göre plan yapın.

Bodrum'un adını bildiğiniz her koyunda yeni projeler ve inşaatlar hızla devam ediyor. Hem de tipik Bodrum mimarisine hiç uymayan, tipiyle diğerlerine fark yaratarak fiyatta da farklı olan projeler ürüyor. Böylelikle Bodrumda   yeni bir projeden  ev almak falan hayallerinizi süsleyebilir.  Hayal olarak kalacaktır.

Hemen bir örnek ;  Yeni yapılmakta olan orman içinde bir proje, denize yakın değil, orman içinde bu yüzden her villanın yüzme havuzu var. 

İlgili resim

Bu koca koca duvarları olan evler şehir evi değil mi? Biz boş yere mi kaçtık İstanbul'dan?? İnanın ağaçlar bile ön planda değil, duvarların arasında kalmışlar..


İlgili resim
Bu da orjinal Bodrum mimarisi ve sokakları. Hangisini beğendiniz?  Bizler zaten şehirden kaçıp gelmişiz ve gözümüz betondan yorulmuş. Binaların sadece müstakil olması gördüğünüz gibi yetmiyor.  

Yunan adalarında özgün mimarinin korunmasını nasıl hayranlıkla seyrediyoruz. Ruhumuzu okşuyor.  Oralarda mimari doku korurken Bodrum çoktan sermayenin eline geçmiş talan ediliyor.



Herkesin yaşamak için akın ettiği Bodrum'da talebin  fazlalaşması nedeniyle hem satılık hem de kiralık evlerin, dairelerin fiyatları İstanbul ayarında. Ortalama 2+1 bir evin kirası  1.500 TL civarında. Eğer denize yakın, manzaralı falansa daha da yüksek.  Bu kira bedeli yaz-kış oturanlar için. Sadece yazın sezonluk tutalım derseniz  3 aylık en kötüsü 15.000 TL den başlıyor.  Satın alacaksanız 350.000 TL yi cebinize koyun.  Bu parayla aramaya müstakil değil, daireden başlayın.

Peki Bodrum'daki mevcut evlerde neler oluyor?    Buraların bazı bölgelerine  15-20 yıl önce İstanbul'un kalburüstü kesimi gelip yerleşmiş ve o ilk zamanların keyfini onlar çıkarmış.  Fakat bu en güzel manzaralarda güzelim koylardaki 15-20 yıllık evler eskimiş.  Gelen giden yok olmuş. Eşi ölmüş, kendisi hastalanmış, ya da çocuklarına miras kalmış ama çocuklar yurt dışında.. Ya da siteler yapılırken buranın yerli zenginleri 4-5 ev birden almışlar  (yatırım için).  Şimdi bu evler de bekleye bekleye eskimiş, kiraya verilmekten sahipsiz kalmış, bahçeler yok olmuş.  Konumu çok güzel, bu yüzden yüksek bedeli var.. ama ev eski, yani tadilat tamirat da eklenince evde yaptığınız hesap çarşıya uymayacak..

Orta halli sitelerde de bakımsızlık aynı. Buralarda bir de düzen sorunu var. Şöyle bir siteye tepeden bakın..bahçelerde bilimum eski eşyalar, tahtalar, sahipsiz bitkiler.. hatta ipe serilmiş çamaşırlar, lastikler, şişeler.  Binaya yapılan çıkma katlar, eklemeler, depolar falan onları saymıyorum. Siteler yapıldığında evler hep aynıymış.. şimdi bakın birbirine benzer ev yok.. 

Evler sahip değiştirdikçe yenileniyor, tekrar boyanıyor, elden geçiyor.  Bazı evler de boş duruyor. Buralardaki bir emlakçı  "bu kadar boş ev varken yenilerin yapılmasını anlamıyorum"  demişti. Burada evleri olanlar en fazla 3 ay kalıp gidiyorlar. Koca ev yılın 9 ayı boş boş duruyor.  Şimdilerde dünyanın yatırımını yapan bu aileler evlerini kiraya vermeye başlamışlar.  Tripleks evlerin en alt katlarını ayırıp kiraya veriyorlar.  Paraya ihtiyaç mı? evin boş durmaması mı?  bilmiyorum..

Bizim kültürümüz müstakil eve pek de uygun değil.  Gözlediğim kadarıyla bizim müstakil olmaktan anlayışımız istediğini yapmak, yayılmak, evdeki eşyaları bahçeye saçmak.. derli toplu değiliz, zevkli hiç değiliz. İnternette satılık ya da kiralık evlerin resimlerine bakın göreceksiniz. Mutfaklar dağınık, odalar dağınık, her şey ortada, tezgahın üstünde..  Bir de bu evlerin fotoğraflarını cümle aleme yayınlıyorlar. 

Evlerin yaz sonunda kapatılıp gidildiğinde bile doğru dürüst bir düzende, derli toplu bırakılmadığını görüyorum.   Kafelerin, restoranların dağınık ve hurda yığını halinde bıraktıkları bazı sahilleri de hiç saymıyorum. Sahiller adeta bir iskele demiri, tahtası ve güneşlenme sandalyesi yığını.. 

Bu arada Bodrum'un alt yapısı tamamlanmamış.. Yani daha kanalizasyonu yok.  Bazı yerlerinde şebeke suyu yok.. Elektrik telleri daha bu yıl bu yıl yerin altına alınıyor. Bodrum'un çöpünü ayrıştıracağı bir  atık tesisi yok. Ama Bodrum Türkiye'nin incisi :(

Bütün bunlar olurken Bodrum'un SİT alanları üzerinde değişiklikler yapılmak isteniyor.  Bodrum ve Çevresindeki yeşil coğrafya 1. Derecede SİT alanı.  1. Derece SİT alanı ne demek?   

1.  Bu SİT alanı dünya ölçeğinde ekosistem ve tür barındırır, bu yüzden korunmalıdır. Dünya sadece insanların değildir. Üzerinde bir çok canlı yaşamaktadır.
2.  Jeolojik özellikleri korunmuştur.  Nasıl yaratılmışsa öyle kalmıştır. 
3.  İnsanlar tarafından tahrip edilme riski yüksektir.. Bu yüzden koruma altına alınır.  
4. Korumak için sürekli olarak müdahaleye gerek yoktur, kendi haline bırakılması yeterlidir. 
5. Korunacak türlerin üreme alanlarını içerir. 

Bu özelliklere sahip alanların haritaları yaratılmış ve bunlar Bodrum ve çevresi için 1. Derece SİT alanı ilan edilmiş. 



Bizim senelerdir gittiğimiz  Yalıçiftlik bölgesindeki bir otelden SİT alanının görünümü böyledir.

Doğasıyla şahanedir..






Şimdi oturduğumuz ev de yine SİT alanı olan bir orman bölgesine yakın bir yerde. Ancak bu alanda yaşayan hayvanlar ekolojik sistem onların yaşamına yetmediği için yaban hayatı bırakıp bizim sokaklarda dolaşıp yiyecek, içecek arıyorlar. Ben hayatımda domuz görmemiştim, böylece tanıştım. İşte bizim kapının önündeler, arabaya binip gidicem dışarı çıkamıyorum..





Bütün bu olanlar yetmezmiş gibi bir de orman yangınları var. Her yıl büyük miktarlarda alanlardaki ağaçlar yanıyor. Kanunlarda var olmasına rağmen buralar orman sayılmasına rağmen yanan arazilerde otel yapımı için inşaatlar devam ediyor, dağlar oyuluyor. 

Bodrum'un mevsimi kısa Antalya gibi değil. Ekim sonunda tüm tesisler kapıyı kilitleyip gidiyorlar. Üstelik turizmin içinde bulunduğu şartlar çok ağırken hala büyük yatırımlar yapılması anlaşılamıyor. Fakat bu hikayenin altından da rant çıkıyor. Devasa arazilere devasa oteller yapılıp daha sonra Araplara satılıyor. Jumeirah otel gibi..  Dubaili yatırımcılar..

Şimdilerde satılacak bir şeyimiz kalmadığı için taşımıza toprağımıza geldi sıra. Zaten çoktan gelmişti de ve zaten yıllardır kentlerin altı üstüne getirildi ama SİT alanları göz bebeklerimiz.  Bodrum, Fethiye,  Marmaris,  Datça..  Türkiye'nin cennet koyları, mavi tur güzergahları, altında tarih gömülü olan topraklar.  Şimdi bu saydığım alanların 1. Bölge SİT alanı olan kısımlarını  azaltıp Turizme açabilmek  için karar çıkmak üzere. (2. Derece SİT alanı olacak)..  Eğer bu karar çıkarsa başta Datça yarımadasının koyları olmak üzere bir çok doğal güzellik otellerin tekeline geçecek.  

Bu yüzden bu toplantılar. Bu yüzden elimizde kalanlar için verilecek mücadele.. gelecek kuşaklar için..  "İzin vermeyeceğiz"  denilse de  Hak - Hukuk  konularında içinden geçtiğimiz karanlık tünelin sonunda bizim yemyeşil ağaçlarımız görünecek mi? bilmiyoruz.   Bu yüzden toplandı Çevre Platformu. Bilmiyoruz dememek ve harekete geçmek ve geçirmek için. 

İlerde siz de emekli olunca güneyde bir köyde ya da sahil kasabasında otururum diyorsanız, haberiniz olsun uzun vadeli planlar yapmayın. Belki de ilerde öyle bir yer olmayacak.