Kar, kış kıyamette Ocak 2013'te Brüksel'e uçakla gidip, oradan arabayla işaretli güzergahı dolaştık..
Kış olmasına rağmen çok keyifli bir yolculuktu. Çünkü her yerde ağaçlar ve kar vardı.
Belçika, Brugge, Antwerpen, Amsterdam, Köln, Luxemburg
Kış olmasına rağmen çok keyifli bir yolculuktu. Çünkü her yerde ağaçlar ve kar vardı.
İstasyona kadar yürüyüp, rahatça gittik. Zaten banliyölerden trene binmek en kolayı.. tek peron :))
Almanya'da eskiden yoktu şimdi var.:)) Makinalarda Türkçe menü var.. harika... bunu çok sevdim. İlk defa bir ülkede dilimiz kullanılıyor. Kolayca jeton alıp merkez istasyona gittik.
Ancak dönüşte öyle olmadı.. Tren garında 11 peron var. Peronlar upuzun.. Her peron kendi içinde
A-B-C-D diye ayrılmış... her tren farklı bir harfte duruyor. Her harf farklı bir yere giden treni bekliyor.
Peronda sizin treniniz hangi harfe yanaşacaksa bu harflere uygun duruyorsunuz. Dakikada bir tren geliyor, aynı perona ama farklı harflere yanaşıyor. Hem şehir içi hem de şehirler arası trenler aynı peronlardan geçiyor. Doğru yerde durup önünüzde kapılarını açan trene biniyorsunuz.
Bu arada hava buzzz gibi, Ocak sonu, saat gece 21:00, her yer bembeyaz karla kaplı.
.....ve hikaye giderek heyecanlı hale geliyor :))
Önümüzde tren durdu, trenin önündeki ışıklı tabela doğru tren olduğunu gösteriyor.. bizim numara yazıyor.. bindik. İçerisi sıcacık ve tenha. Vagonda birkaç kişi var.
Tren hareket etti..
Bir durak sonra ben vagonun daha manzaralı olan sağ tarafına geçip oturdum..
Tren bir sonraki istasyonda durdu.. Henüz tren duruyorken Hamit istasyonda bankta oturan kadına bakarak "dışarda oturan bayan bana gülümsüyor" dedi. Ben de baktım ama bir gülümseme göremedim.
Hamit her zamanki gibi dalga geçiyor, "kendini çapkın yerine koyuyorsun, niye gülsünler, sana öyle gelmiştir" dedim..
Tren yavaş yavaş hareket etti....Ben camdan dışarıya harika ışıklı gece ve kar manzarasına bakıyorum.
devam ettik.. devam ettik.. devam ettik.. devam ettik....
Tren bizim istasyonumuzda durmadan geçti.. Gidiyoruuuzzzzzzzzzz.... Aaaaaaaa...
Biraz daha bekledik.. Tren giderek hızlandı, hızlandı, hızlandı... ve ışıklarını kapattı...
Ormanların içinden ve ışıkların azaldığı bölgelerden uçarak geçiyoruz. Vagonun içi kapkaranlık.
Hamit "tren ya park alanına gidiyor, ya da başka bir sefer için başka bir şehire...."
"şehirler arasında gidiyor.. bizi içerde unutacaklar.... donacağız...."
"ya da bizi bulduklarında aşağı indirecekler ve geceyi karlı kayın ormanında geçireceğiz :)) " diye senaryolar üretmeye, telaşlanmaya başladı.
Tren artık hiç durmadan gidiyorrrrrrrrr.
Nasıl da hızlı.. adeta uçuyoruz..
Hava dışarda karanlık ama bembeyaz karlarla kaplı ormanların içinden geçiyoruz. Manzara harika ama biz çok fena durumdayız.. Ne yapacağımızı düşünmeye çalışıyoruz.
Hamit iyice panik... kim bilir hangi ülkeye gidiyoruz? nasıl geri döneceğiz? gece yarısı ne yapacağız? insek de nasıl geri döneceğiz? geri dönmesek nerede kalacağız? bizi trende unutacaklar, kaloriferler sönecek.. sabaha kadar kilitli kalacağız, donacağız.. diye sızlanıyor.
Ben de vagonda bir ışık yaratmaya çalışıyorum. Bir imdat freni falan olmalı yani.. Cep telefonumun şarjı da bitik durumda ve tam da kapanmak üzereydi.. çantama elimi atıp telefonu arıyorum.. acaba çalışır mı diye bir düğmesine basıyorum, telefonun ışığı açılıyor :))) Ohhh.. hiç olmazsa hafif bir aydınlık yaratıyor.
Hemen telefonla trenin duvarlarına bakmaya başladım. Kapının yanındaki imdat frenini buldum.. ama çekemiyorum :(( bu hızda giden bir trende bir felakete neden olur muyum? Bu sadece bir alarm mı? yoksa treni durdurur mu? hiç bir fikrim yok.. çekmeye cesaret edemiyorum..
Kapının öbür tarafına bakınca bir de ne göreyim? bir megafon.. bir düğmesi ve ışığı var.. asansörlerdeki gibi.. hemen düğmeye basıp seslendim.. " Biz trendeyiz.. nereye gidiyorsunuz? durun." dedim.. yeşil ışık yandı.... bekledik.... karşıdan ses geldi.... Almanca konuşuyor.. olsun.. bizim orada olduğumuzu anladı ya..
Biraz gittikten sonra trenin ışıkları yandı ve tren yavaşlamaya başladı.. yavaşladı, yavaşladı, durdu.. Öylece demir yolunun ortasında bir istasyon olmaksınız durdu. Beklemeye başladık.. aklımızdan artık hiç bir şey geçmiyor, ne olacağını düşünemiyoruz..
Biraz bekledik.. acaba nereden gelecek? nasıl gelecek? tren öyle uzun ki.. biz de en arkadaki vagondayız. Birazdan öndeki vagonda makinist göründü, vagonlar arasından yürüyerek geliyor,
Ben ayaktayım, üzerimde de kırmızı bir mont var, kollarımı sallayıp buradayız diye işaret veriyorum. Bu son vagonun ara geçiş kapısı olmadığından aşağıya inip dışardan tekrar bizim vagona bindi.. üzerinde parkası var, sırtında sırt çantası, 30-40 yaşlarında genç bir adam. Şöyle apoletli, resmi giyimli birini beklerken bayağı dağcı kılıklı bir görevliyle karşılaştık.
Bize "ne işiniz var burada?" demesi çok normaldi.. Bize öyle bir baktı ki; "siz nerden çıktınız?" der gibiydi .. ancak biz de doğru trene binmiştik. numarası falan aynıydı.. elimizdeki haritayla anlaşmaya çalıştık, derdimizi ve nereye gideceğimizi anlatınca "Hayııır" dedi.. bu 21:00 treni bu saatte duraklarda durmaz.. . Eeee biz nerden bileceğiz? "son istasyonda anons yaptık" dedi.. "Biz Almanca bilmiyoruz ki! anonsu anlamadık.. nasıl anlayacağız?" dedik..
Kafasını salladı.. Düşündü...
Bu en son vagonun en önündeki iki koltuğu gösterip "Buraya oturun ve bekleyin.. Şimdi sizi bindiğiniz istasyona geri götüreceğim" dedi.. Nasıl yani !&%?'^? Bindiğimiz istasyona???? Bu koca tren?? sadece bizim için geri mi gidecek?? Hamit "yok canım yanlış anlamışsındır, bunu yapmazlar, koca tren iki yolcu için, bu kadar yol??" Iıh.. dedi...
Bu arada makinist bu son vagondaki kumanda odasına yerleşti, bu sefer terse gideceğiz..
Önce kumanda masalarıyla irtibata geçti, konuştu, konuştu.. başka trenlerin geçmesini bekledi.. O sırada muhtemelen tüm istasyonlardaki trafik düzenlendi.. çünkü bu tren tarifede yoktu .. hiç hareket etmeden bir müddet bekledik ve sonra yavaş yavaş ilerlemeye başladık. Bazı noktalarda durup diğer trenlerin geçmesini bekledik. Öyle şaşırmıştık ki, inanamıyorduk..
Hamit yine senaryolarına devam ediyordu.. "indiğimizde bizi direkt polise teslim edecekler" "kim bilir ne kadar büyük bir ceza kesecekler?" Olacağı bu.. dedi... Koca tren geri döner mi? bizi uygun bir istasyonda indirir, hadi burdan kendiniz gidin derlerdi.. niye geri götürsünler?? demek ki bizi bir yere teslim edecek :(( Merakla beklemeye başladık.. Vagonda iki suçlu gibi oturuyorduk.
Yaklaşık 15 dakikalık bir yolculuktan sonra, hiç bir durakta durmadan direkt merkez istasyona yanaştık ve tren durduuuu.. Biz hala kıpırdamıyoruz.. Suçluyuz.!!..
Makinist kumanda odasından çıktı ve yanımıza geldi.. gülümseyerek "geldik" dedi.. "Buyrun"...
Aaaaa bu kadar mı? hani ceza falan yok mu? bir de gülümseme ve iyi dilek!! valla bu kadarı fazla... olmaz bu kadar..
Vagonun kapısında el sıkıştık ve bizi güleryüzle "iyi tatiller" dileyerek uğurladı..
Teşekkür, teşekkür, teşekkür.. hatta binlercesi.... nerdeyse adama sarılacağız...
Bu yüzden giyinmiş, çantasını almış, kim bilir aklından O'da neler geçiriyordu??
Bu yaşadığımızla 30 yıl önce yaşadığımız olay arasında bağlantılar kurduk.. İnsanlar değişiyor muydu? Yıllar evvel haftalık biletimizi yanlış bir hatta kullandığımız için bir sürü ceza ödemiştik.. Oysa şimdi koca tren sadece bizim için dünyanın yolunu yapıyor.. Almanlar esneyebiliyor muydu? bizim için en iyi çözümü düşünüyor muydu? değişmişler mi?
Belki de sonuçları yanlış bir yere gitmekten daha kötü olurdu.. Bunu düşünmek bile istemiyorum..
Keşke okullarımızda öğretilseydi.. Acil durum nedir? Siz biliyor musunuz? Mesela biri hasta oldu.. diyelim kolu çektiniz tren durdu.. ne olacak? yolun ortasında?? istasyonda dursa daha iyi değil mi?
Diyelim bir saldırı oldu.. çektiniz.. tren durdu.. ne olacak? gitmesi ve bir istasyonda kapılarını açması daha iyi olmaz mı? bilemedim..
İMDAT KOLU HABERLERİ
Hızlandırılmış Trende 38 Can Kaybı
Pamukova’da 38 kişinin ölümü, 80 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan hızlandırılmış tren kazasının ikinci vagonda bir yolcunun imdat frenini çekmesinden kaynaklandığı iddiası üzerine bilirkişi incelemesi istendi. | |
İETT OTOBÜSÜ BARİYERLERE ÇARPTI
İETT'den yapılan yazılı açıklamada, Beykoz-Kadıköy hattında seferlerini tamamlayıp dün gece Anadolu Garajı'na boş olarak dönen 99-817 kapı numaralı körüklü otobüsün, TEM Otoyolu Çamlıca katılımını geçtikten sonra şoförünün direksiyon kontrolünü kaybetmesi sonucu aşırı derecede savrularak bariyerlere çarptığı, ardından da imdat freni çekilerek durdurulabildiği belirtildi.
Marmaray'da İmdat Freni Nöbeti
TCDD yetkilileri, gereksiz yere çekilerek seferlerin aksamasına neden olduğunu açıkladığı imdat frenlerini koruma altına almaya karar verdi. Pazar günü başlayan uygulamayla birlikte, TCDD yelekli görevliler seferlerde vagon içinde bulunan imdat frenini çekenleri yakalamak için nöbete başladı.
TCDD yetkilileri, gereksiz yere çekilerek seferlerin aksamasına neden olduğunu açıkladığı imdat frenlerini koruma altına almaya karar verdi. Pazar günü başlayan uygulamayla birlikte, TCDD yelekli görevliler seferlerde vagon içinde bulunan imdat frenini çekenleri yakalamak için nöbete başladı.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu korkunç hikayeden sonra başka bir TREN :))
Bu yıl yaptığımız Dünya Seyahatinde NewYork'tayız... Manhattan'dan güneye inip, deniz kıyısındaki Battery Park'tan gemiyle Staten Island'a geçeceğiz..
Son durağa gelmeden istasyonda bir koşuşturma oldu, trenden inenler koştura koştura diğer vagona bindiler.. Allah allah ne oldu ne var? diye düşünürken bir Amerikalı bayan bana Battery Park'ta mı ineceksiniz? diye sordu.. Evet.. "hemen acele öndeki vagona binin" dedi.. Hemen istasyona atlayıp, birkaç kişiyle birlikte koşup öndeki vagona bindik. Ne olduğunu hiç anlamamıştık. Sadece denileni yapmıştık.. Allah allah ne olabilir?
Sonraki istasyonda indik.. İnince trene şöyle bir geri dönüp baktım, ne var diye..
O zaman anladım.. :))
Bu istasyon küçük olduğu için her vagondan istasyona iniş yoktu.. trenin büyük kısmı tünelin içinde kalıyordu. Bazı vagonlar istasyona açılıyordu.. Eğer o istasyonda inecekseniz öndeki vagonlara binmeniz gerekiyordu, diğer kapılar açılmıyordu.. son olarak bu durakta değişim yapılabiliyordu.. Böylece uyarıyla son anda yanlıştan dönmüştük. Amerikalıların bu pratik çözümlerine bayıldım..
Bu yol Özgürlük Heykeline gitmeden onu görebileceğimiz en mükemmel ve ucuz yol..
Trenle Battery Park istasyonuna ilerliyoruz.
İstasyonları takip ediyoruz.. tamam doğru.. sadece 2 durak kaldı..
Sonraki istasyonda indik.. İnince trene şöyle bir geri dönüp baktım, ne var diye..
O zaman anladım.. :))
Bu istasyon küçük olduğu için her vagondan istasyona iniş yoktu.. trenin büyük kısmı tünelin içinde kalıyordu. Bazı vagonlar istasyona açılıyordu.. Eğer o istasyonda inecekseniz öndeki vagonlara binmeniz gerekiyordu, diğer kapılar açılmıyordu.. son olarak bu durakta değişim yapılabiliyordu.. Böylece uyarıyla son anda yanlıştan dönmüştük. Amerikalıların bu pratik çözümlerine bayıldım..
Tren maceralarımız bitmiyor.. bitmesin.. :))
Geminin Manhattan, Battery Park'tan kalkış noktası..