Yıl 2005.. Canım Gürcan'ım oğlum Askere gideceği zaman hiç endişe etmedim. "Sen nereye gidersen git, yalnız kalmazsın, ben mutlaka gelirim, her yerde bir tanıdığım var" demiştim..
İşim nedeniyle çokça seyahat ediyordum. Gidemeyeceğim yer yoktu.
Hamit ise askerliğin çok önemli olduğunu, emir vermenin, emir almanın askerde öğrenildiğini.. büyük bir tecrübe olduğunu, uzun dönem gitmesinin en iyisi olacağını söylüyordu..
Kuralar çekildi..
İşim nedeniyle çokça seyahat ediyordum. Gidemeyeceğim yer yoktu.
Hamit ise askerliğin çok önemli olduğunu, emir vermenin, emir almanın askerde öğrenildiğini.. büyük bir tecrübe olduğunu, uzun dönem gitmesinin en iyisi olacağını söylüyordu..
Kuralar çekildi..
Yedek Subay olarak uzun dönem ataması çıktı.
Acemi Birliği İzmir-Foça Jandarma Komando Okulu..
12.08.2005 / 31.10.2005
12.08.2005 / 31.10.2005
Hatta "şanslı çocuksun çok güzel bir yere, deniz kenarına gidiyorsun" demiştim.
Havaalanında Gürcan'ı elinde çantasıyla uğurlarken en son camın arkasından el sallayıp gözlerimiz yaşlı arkasından bakakalmıştık. İlk kez Hamit Gürcan'ın arkasından gözleri yaşlı "Arda Gürcan daha çok küçük yaa" diyerek gözyaşı dökmüştü" .. Ayrılık gerçek olana kadar herşey hikaye gibiydi, sanki başkasına aitti, hayaldi.. gidilip gelinecekti... ama şimdi ayrılık gerçekti ve bu gerçek bizimdi..
Bir ay sonra yemin töreni oldu, gidemedik. Yurt dışındaydık. Aylar öncesinden rezervasyon yaptırdığımız için tarihleri tahmin edememiştik. Çakıştı.. Ama her yerde arkadaşlarım var demiştim.
Foça bölgesinde çalışan arkadaşım Ayşegül imdadıma yetişti. Ayşegül daha önce eşinin görevi nedeniyle Diyarbakır'daydı. O'nunla orada mülakat sırasında tanıştım. İşe başladı.. Birkaç yıl sonra eşinin tayini İzmir'e çıktı, oraya yerleştiler, orada bir bölge aldı. Her zaman içten bir sevgi ile bağlı kaldık.
Hemen Ayşegül'ü arayarak hikayemi anlattım. "Siz merak etmeyin, biz ilgileniriz" dedi..
Herkes çocuğunun yemin törenini merakla bekler ve katılırken biz maalesef yanında olamadık.
Herkes çocuğunun yemin törenini merakla bekler ve katılırken biz maalesef yanında olamadık.
Ayşegül'den geliyordu. Zarfı heyecanla açtım, içinden bir CD, bir de Gürcan'ın asker fotoğrafı çıktı :))
Gözlerim doldu, resme sarıldım.. CD'ye baktım.. tüm yemin törenini çekmişti :))
Nasıl bu kadarını düşünmüş ve organize etmişti ? bu nasıl bir dostluktu? nasıl bir incelikti :)
O'nu hemen aradım.. eşiyle birlikte törene gitmişler. Özel izinle Gürcan'ı alıp evlerine gitmişler.. Gürcan haftasonunda orada kalmış.. birlikte gezmişler, yemekler yemişler, sohbet etmişler...
Ben hep "karşıma muhteşem arkadaşlar çıktı, çok sanslıyım" derim.. işte bundan..
Ayşegül'e ve Eşine binlerce teşekkürler..
Yemin töreninden sonra dağıtım olmadı Gürcan bir ay daha eğitime devam etti.. İlk fırsatta bir haftasonu
Canım Gürcan'ımı sabah erkenden almak üzere Foça'ya birliğine gittik. Kavuştuk, sarıldık, hasret giderdik..
Bu vesileyle ilk defa Foça'yı birlikte gezdik. O'nun Foça'da dağlarda aldığı eğitimi ilgiyle dinledik.
Köftelerimizi masamıza getirilen mangalda kendimiz kızartıp yedik. Bu hasret bitmezdi, kavuşmanın ardında yine ayrılık vardı.. Ertesi gün Gürcan'ı birliğine teslim edip ayrıldık :(
Banu beni Diyarbakır'da bir falcıya götürmüştü. Bana "çok yakında herkes senin oğlundan bahsedecek" demişti. Ben de herhalde Jandarma olarak İzmir'de kalır, yabancı dili olduğundan sınava girebilir diye düşünmüştüm. Herkes bu güzel haberi konuşurdu :))
Bir ay sonra Gürcan'dan bir telefon geldi. "Kuralar çekildi.. Görev yerim Hakkari Yüksekova..
İran Sınır Karakolu" dedi.. sesi endişeliydi.. Ne düşüneceğimizi, ne diyeceğimizi şaşırdık..
Falcı doğruyu bildi.. Herkes Gürcan'ı, Yüksekova'yı, Karakol'u konuşmaya başladı..
Gürcan önce İstanbul'a geldi.. Arkadaşlarımız, Komşular, Akrabalarımız Gürcan'ı ziyarete geldiler.. Gürcan hazırlıklarını tamamladıktan sonra önce Van'a oradan toplu sevk ile Hakkari Yüksekova'ya gitti.. Birkaç gün oradaki birlikte kaldı.. telefonlaştık.. gayet iyiydi, orada çok rahattı...
Ne zaman karakola gideceği belli değildi.. zaten söylenmiyor, aniden gidiliyordu. Bana da aniden birgün "Anne gidiyoruz" dedi ve helikopterle sınıra götürüldü..
Öyle bir yere gitti ki ; en başta söylediğim
"Sen nereye gidersen git, yalnız kalmazsın, ben mutlaka gelirim, her yerde bir tanıdığım var"
sözleri yalan oldu. Gidemedim..
"Sen nereye gidersen git, yalnız kalmazsın, ben mutlaka gelirim, her yerde bir tanıdığım var"
sözleri yalan oldu. Gidemedim..
Ne iletişim için cep telefonu ne de internet..!
İşte Karakol'un bulunduğu coğrafya !
İşte Karakol'un bulunduğu coğrafya !
Gittiğinde böyleydi.. ama daha sonra karlar yağmaya başladı.
Kuş uçmaz, kervan geçmez bu coğrafyada esir oldu. Kışın tüm ulaşım yollarının kapandığı, karakolun kapılarının bile açılmadığı binaya çatıdan girildiği mevsimleri yaşadı..
Biz daha sonra ancak resimlerini görebildik.
Kuş uçmaz, kervan geçmez bu coğrafyada esir oldu. Kışın tüm ulaşım yollarının kapandığı, karakolun kapılarının bile açılmadığı binaya çatıdan girildiği mevsimleri yaşadı..
Biz daha sonra ancak resimlerini görebildik.
Gelelim..dediysek de hep engelledi.. "Buralara zaten kışın sadece helikopterle geliniyor, bana ulaşamazsınız, Yüksekova'ya kadar gelseniz de görüşemeyiz..oraya gelmenizin de anlamı yok".. dedi..
Aşağıdaki resme dikkatlice bakınca karakol görünüyor...öndeki tepenin üzerinde..
Güvenli olduğunu hayal etseniz bile coğrafya olarak ne kadar ürkütücü olduğu gerçek..
Burada sadece 100 kişi yaşıyor.. Bir İlkokul sınıf mevcudundan hallice..
Ve bir yıl boyunca..
Burada sadece 100 kişi yaşıyor.. Bir İlkokul sınıf mevcudundan hallice..
Ve bir yıl boyunca..
Her zaman karakolda kalmadıkları için de telefonla bile irtibat çok az oluyordu. Onlara kışın erzak sevkiyatı helikopterle havadan atılarak yapıldığı ve helikopter alana kardan dolayı inemediğinden kısıtlı kalıyordu. Kişi başına erzak sevkiyatı sınırlı yapıldığından bazen benden erzak istiyordu. Çay, Kola vb..
Hakkari Yüksekova bölgede çalışan Takım Öncümüz Esengül'ü aradım. "Siz merak etmeyin, buradan biz yardımcı oluruz" dedi.. Ben İstanbul'dan ona kargo gönderdim, O'da Yüksekova'da sevki için teslim etti.
Daha sonra Esengül bizzat kendisi devreye girerek bir paket hazırladı ve gönderdi.. Esengül'ü daha sonra Ankara'daki toplantılarda görerek tanıdım.. Gürcan'a en yakın kişiydi.. Görüşemeseler de orada birinin olması, O'na yakın olması, bize "merak etmeyin O'da bizim çocuğumuz" demesi... arada mesafe ve ulaşılmazlık olsa bile çok önemliydi.. Bu iyiliği hiç bir zaman unutmam mümkün değil..
Gürcan arada bir kez izin yaptı. İstanbul'a geldi. O'nun izin yaptığı dönemde hemen birlikte bir haftalık bir tatile çıktık. Ailecek birlikte olduk. Fotoğrafları da o zaman gördük. Coğrafyaya şaşırdık.
İzin çabucak bitti :((
Gürcan askere gitmeden önce bir arkadaşımda dinleyip çok beğendiğim
Gülay'ın bir CD'sini istemiştim ondan.. "bana bulsana" demiştim..
Giderken iki CD doldurup vermişti. Gülay söylüyordu. Birini Oya'ya verdim.
Şarkılar : Sen gelmez oldun, İstanbul ağlıyor, Takvimlerden haberin var mı?, Gelin kınası, Aynalar....
Her arabaya bindiğimde gözlerim dolu dolu dinlediğim şarkılar oldu.. İşe giderken, gelirken.. her vakit..
CD'yi verdiğim gün arkadaşım Oya aradı "bunlar nasıl şarkılar gözlerim doldu, ağlıyorum" dedi..
Herkes sabır diledi, umut verdi, teselli etti..
Gürcan ise yapayalnızdı.. Tam bir sene bu coğrafyadaydı..
Gitti... Gördü... Yaşadı... Geldi...
Bugün 9 Nisan .. Gürcan'ın Doğum Günü..
İyi ki varsın Oğlum.. Seninle hep gurur duydum.. Nice Mutlu Yıllara..