Sanat Ekmek Peşinde Koşarsa Aç Kalır.. / Aristophanes



Çok özledik eski filmlerimizi, tiyatro eserlerini, konserleri, sahneleri..

Oysa Bodrumda bu sezon 165 etkinlik düzenlenmiş. Bunlardan sadece birkaç tanesine gidebildim. Bir tiyatro eserini Bodrum Kalesinde izledim. Tribün şeklinde alel acele devreye sokulan Kale'de garip bir sahne yapmışlar. Estetikten uzak bulduğum bu kara sahneyi sevmedim. İçinde bulunduğumuz yüzyılda artık daha iyisini daha güzelini beklemek yanlış olmaz sanırım.


Regent's Açık Hava Tiyatrosu / Londra




Bu da Bodrum Açık Hava Tiyatrosu 



Çok üzülüyorum gerçekten. Harcanan paraya, emeğe, tarihe, çevreleyen taş duvarlara yazık.  Projeyi kim çizmiş acaba? Dünyada kaç açık hava tiyatrosu görmüş? incelemiş?  Bu tiyatro o kadar müstesna bir yerde ki. Şahane bir manzara, deniz, yelkenliler hemen yanı başında. Etrafı kale duvarlarıyla çevrili.  O zaman bizde olmayan ne var diye düşünüyor insan. Londra'daki gibi büyük ağaçlarımız, parklarımız mı yok?  alan mı yok? para mı yok? akıl mı yok?

Çağımız artık teknolojik yeniliklerle dolu. Ses ve müzik sistemleri sahne görselleri, prodüksiyon cihazları, bilgisayarlar, ışıklar, efekt cihazları, lazer ses ve ışık sistemleri, sahneleri bir görsel şölene dönüştürüyorlar.  Bu anlamda ülkemize gelen yabancı sanatçıların konserlerinde bunların hepsini görebiliyoruz.  Şarkılarını söylemeye geliyor ama arkasına tüm ekipmanlarını taşıyan TIR ları alarak.. Mesela Roger Waters  İstanbul'a 75 TIR la gelmiş.

Buradan sahneyi görebilirsiniz. Tıklayın
Mutlaka seyredin derim. Sanatçıya bir boyut getirmiş.

Sanatçı olmanın ne demek olduğunu da herkese anlatmış. Bu özlenen bir şey değil mi? sanatçı duyarlılığı.. Bir olaya dikkat çekmek, farkındalık yaratmak, mesaj vermek, dilekler sunmak..  Bunları ne çok özledik değil mi!

Teoman geçtiğimiz yıl 29 Ekim de Bodrum Meydanında sahne aldı. Bodrum'un tüm coşkulu, geçit töreni yapmış, marşlar, şarkılar söylemiş insanları meydanda toplandılar. Teoman şarkı söyleyerek başladı ve konser boyunca iki çift laf etmedi ne seyirciye ne de 29 Ekim'e.. Zaten bırakın TIR ları,  konserlere Belediye ne hazırlamışsa onunla yetinip çıkıyorlar, ellerini kollarını sallaya sallaya..

75 TIR la gelsinler demiyorum tabii ki, Dünya Turnesi yapan starlarla mukayese edecek değilim. Ama insanın işine, sanatına, kendine katacağı artılar olmalı. 
Oysa işine yatırım yapan ne kadar az sanatçı  var.  Kişisel olarak farklılık yaratabilenlere hayranım.  Şebnem Ferah bunlardan biri.   45 kişilik Senfoni Orkestrası ve 16 kişilik korosu ile yaptığı konserler unutulabilir mi. Bu vizyon, emek, istek, yatırım  kaç sanatçıyla karşımıza çıktı bilmiyorum..  İki dakikanızı ayırıp konserde senfoni orkestrasıyla seslendirdiği bir şarkısını dinleyelim :)



Anadolu Ateşi

Anadolu Ateşinin kalabalık dans grubunun enerjisini ve ritmini çok severim.  Genellikle yaz aylarında kendi mekanlarında Antalya'dalar. Öyle büyük bir organizasyon ki 250 kişilik dansçı ekibiyle dünyanın 3 farklı yerinde 3 gösteriyi aynı anda yapabiliyorlar.  Dünya turnesine çıkıp yıllarca performans sergileyen 35 milyon seyirciye ulaşan çok büyük bir prodüksiyon.

Bu yıl da tam benim doğum günümde Bodrum'a gelmişler, sağ olsunlar :)
Başlamadan önce şöyle sağa sola bakındım. Ortadaki sahne 35 dansçı için küçük, renksiz.  Arka fona gerilen perde dalgalandıkça dalganıyor bayrak gibi. Üzerine düşen görüntüler esniyor. Kenarlarda giriş çıkış için konulan paravanların boyları, renkleri çok kötü, ışıklar sahneyi bölüyor,  görsel olarak hayranlık uyandıran bir şey yok maalesef.


Bodrum Antik Tiyatro Sahnesi




Antik tiyatroya bir sahne yapmaya çalışan organizasyon firması maliyetine de odaklanmış tabii ki.. eh bizde maliyetine odaklanıyoruz.  Biletler 80 liradan başlıyor, ön sıralar için 250 liraya kadar çıkıyor. Para kazandıran bir sezon. Organizatör firma her günü bir etkinlikle doldurmuş. Kim sahne alıyorsa güzel para kazanıyorlar, her yer dolu. Bize reva gördükleri  sahne de budur.

Antik Tiyatro'nun sahnesi nal şeklinde yapılmış, her yerden görülebilsin diye. Hem de milattan önce. Şimdi biz bunu daha da geliştirerek şahane bir sahne yapmışız. Bakın ne şahane..

Bunlar organizasyon firmasından bir şey beklemeyen, onları hizaya sokamayan, beklentisi olmayan, sadece aldığı parayla ve bir gece boy gösterip gitmekle ilgilenen sanatçılardan kaynaklanıyor. Halbuki biz ne kaprisli sanatçılar biliriz değil mi? istekleri yerine gelmediğinde zorlayan, tavır alan.  Özledik onları.. işinden taviz vermeyen, seyircisine değer veren, alacağı paradan çok sanatına odaklanan..
Bu yüzden Aristophanes'in sözü hoşuma gitti.

"Sanat ekmek peşinden giderse aç kalır!"

Bir dökümanter filmde  Michael Jackson'ın  konser provalarını, işine yaptığı yatırımı izlemiştim. Ağzım açık kaldı. Boşuna dünya starı olunmuyor, bir fabrika gibi üretim yapması ve ekip çalıştırması, hatta bir ordu çalıştırması gerekiyor. Hiç müzikleri bana yakın gelmemesine rağmen işine, emeğine hayran oldum.

Sonra Anadolu Ateşi' nin bu büyük organizasyonunda  kimler emek verdi diye ekibine bakmak istedim.  Bir sanatsal gösteride, hele böyle büyük bir organizasyonda bunu öğreneceğimiz yer afişler olmalı değil mi?   İşte koca organizasyonun afişi.
Sadece Mustafa Erdoğan markası var. Başka hiç kimsenin adı yok. 





Üstelik Mustafa Erdoğan'ın ilk perdede konu aldığı "İstanbul" fikir olarak çok güzel olmasına rağmen arka fonda verilen İstanbul görüntüleri çok vasattı.  Renklere ve çekilen görüntülere inanamadım.  Keşke dedim kimseyi bulamadıysa kardeşi Yılmaz Erdoğan'ın "Organize İşler" filmindeki İstanbul görüntülerini kullansaydı. İstanbul bu kadar gri anlatılabilirdi.

Bu dans gösterisini turistler Antalya'da yaz boyunca izliyorlar. İstanbul'u tanıtan ve hayranlık uyandıran bir görselden çok uzaktı. Sahneden ve ışıklardan kaynaklanmış olabilir ama bu kadar profesyonel çalışan bir organizasyon bunu da halletmeliydi.

Bu yıl bir İtalyan gemisinde izlediğimiz Tenor, sahne, danslar, görseller, hikayeler  aklımızdan çıkmıyor. Anadolu Ateşi'nin dalgalanan perdesi ile aynı perde kullanılıyor. Mustafa Erdoğan İstanbul'u anlatmış, onlar İtalya'yı anlatıyorlar. Üstelik bizdeki 35 kişiye karşılık 10-15 kişiler.

Afiş geminin tiyatro salonu girişine asılmıştı. Bu bir Tenor olarak anons edildi. Herkes hadi bakalım gidip tenoru dinleyelim dedi.  Biz elinde mikrofon tek başına aryalar söyleyecek zannediyoruz.  Gösteri başlayınca sahne bizi büyüledi, gözümüzü kırpamadık. Arka fondaki perdeye İtalya'nın tüm güzel eserleri, sokakları, çiçekleri, insanları, yaşamları, evleri... hepsi 3 boyutlu görsellerle dansçılara eşlik etti.

Renkler, görüntüler, konular muhteşemdi. Her bir fonun dansı oradaki görselle ve konuyla entegre olmuştu. Oynanan her dansın bir hikayesi ve kostümü vardı.
Afişine hayran kaldım. Böyle bir eserin ekip olmadan ortaya çıkamayacağı ve arkasındaki ciddi çalışma ve organizasyonu görünce işte budur!  dedim..

Hikayeyi yazanlar,  Müzikler, Aranjeler, Kostüm dizaynırları,  Kareografiler,  Artistik Direktörü, Dekoru, Efektleri, Işık Dizaynırı, Teknik Proje Koordinatörü, Saund Dizaynırı,  3D Grafikleri ve Özel efektleri, Video Editörü..




Yazıma ekleyebilmek için videolarını araştırdım ve bu şahane eserlere ait çekilmiş sosyal medyaya sunulmuş videolara çok rahat ulaştım. Bunlar özel olarak hazırlanmış tanıtım videoları.

Costa Venezia İnnamorato  hazırlık aşaması videosu

Bizim gösterilerimiz için hazırlanan videoları ancak vatandaş çekerse görebilmek mümkün.  İşin bu kısmının çok eksik olduğu belli. Biletix sattığı etkinliklerle ilgili videoları sitesine ekleyemiyor.  Tanıtımda bile eksiğiz.  Bizim prodüksiyonlarımızın tanıtım videoları yok maalesef..

Sahneler İki Paravan

Sahneler turnelere çıktıklarında  tümden yok edilmiş. Tiyatrolar artık iki tahta paravan bir koltukla oynanır olmuş. Görsel olarak sandalyeden aç kalkmamak elde değil. Yazık diyorum ve çok üzülüyorum.

Sanata yapılan yatırımlar ne oldu?  Özel tiyatroların çoğu ordan oraya dolaşıp duruyorlar, salonları yok. Bu dolaşmalarda sahneler taşınamadığından basit sahneler tercih ediliyor sanırım. Beklentimiz yok. Ne oynansa, nasıl oynansa ayakta alkışlıyoruz.  Bazen bir ünlüyü sahnede görmek, aynı ortamda bulunmak bile bize yetiyor.

Oysa bir şekilde bunların tamamının üstesinden gelmek mümkün ama ona da yatırım yapmak gerekli. Kim yapacak?  Ali Poyrazoğlu Asi Kuş'u evire çevire değiştire değiştire oynuyor. Sahnede hiç bir şey yok. Üstelik Zeki Müren şarkıları dinleterek ortada dolaşması cabası.  Ferhan Şensoy bir telefon, bir masa, bir gazete ile 30 senedir Ferhangi Şeyleri oynuyor.  Ferhan Şensoy'un , Haldun Dormen'in,  Genco Erkal'ın  sahnede ne konuştukları hiç anlaşılmıyor.  Yıllarca mükemmel işler çıkarmış olsalar da şu anda gelen seyirciye bir şey veremediklerini düşünüyorum.

Bu yıl Zülfü Livaneli'de Bodrum'da konser verdi.  Rengim Gökmen yönetimindeki Livaneli Filarmoni Orkestrası ile birlikte.  Rengim Gökmen biliyorsunuz Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın  Şefi iken bir yasaya karşı çıktığı için görevinden alınmış dünya çapında bir sanatçıdır.

Livaneli  artık kitaplarına odaklanmışken bir proje yaratması konusunda Rengim Gökmen'le bir araya gelince mükemmel bir iş çıkmış. Tüm şarkıları kendisi söylemiyor üç solist şarkılarını yorumluyor. Livaneli'nin şarkıları o olmadığında da yaşayacak. Bu sahne onu gösteriyor. Livaneli eserlerini Londra, Alman, Moskova Senfoni orkestralarıyla sergilemiş.

Zülfü Livaneli Londra Senfoni Orkestrası tıklayın

Zülfü Livaneli Bodrum Konseri
Bu arada sahnenin de değişik konumlandığını ve yükseltildiğine dikkat edin. İşte dediğim sanatçı farkı budur.. sahne aynı sahne.. Bodrum Antik Tiyatro.
tıklayın   


Ezan Saati Uygulaması

Bir de buralarda ezan saati uygulaması var. Meydanda Muğla Büyük Şehir Klasik Müzik Orkestrası ara veriyor ve meydandaki caminin ezanı bitirmesi bekleniyor, sonra orkestra konserine devam ediyor.

Geçtiğimiz 19 Mayısta da meydanda konser ramazana rastladı.. caminin akşam namazı, teravih namazı, yatsı namazı saatleriyle  orkestra  aralıklı olarak performans gösterebildi. Şimdilerde çakışmasın diye çoğu etkinlikler yatsı namazı için ezanın bitmesini bekliyor.  Başlama saati 21:30 belirleniyor.
Çünkü başka yer yok, alan yok. Hele Bodrum meydanında bir cami hoperlörü var evlere şenlik. Meydana oturmuş insanlar genelde ezan okunurken kulaklarını elleriyle tıkıyorlar.


Aklımızda Ne kaldı?  Bizi Ne Büyüledi?

Büyük prodüksiyonlar her zaman çok etkili. Görsel zenginlik, konunun çarpıcılığı, duygularımıza dokunması kalıcılık sağlıyor.  Bu anlamda son yıllarda dişe dokunur, şöyle seyretmek için can attığımız, turnelerle dolaşan, eğlendiren, coşturan, gönül telimizi titreten etkinliklerimiz var mı?

20 Yıldır kesintisiz kapalı gişe oynayan prodüksiyonlar. İyi ki seyretmişim dediğim şölenler..  sahnenin altında yer alan senfoni orkestrasıyla üstteki sanatçıların uyumu.. inanılmaz. Bizde de bir sahne  yapılacaksa ne olur bize de danışsınlar orkestraya yer bulunamıyor deniliyor :)

The Lion King
Phantom of The Opera

Bunlar tarihe kazınmış büyük prodüksiyonlar diyelim hadi, onlarla mukayese etmeyelim (zaten Disney gibi bu işin ilmini yazan, yapan kurumlara çapımız yetmez)
peki İtalyan gemisinde ağzımızı açık bırakan her gün oynasa her gün seyretmeye doyamayacağımız performansa ne demeli. Gemi bu. Hani bizim sahnelerimiz gezdikleri için basit tutuluyor demiştik.

 Başka söze gerek yok.

Toprağı, ormanları, hayvanları, şehirleri, ekonomisi, sosyolojisi, kültürü, tarihi talan edilmiş bir coğrafyanın sanatı da kuruyor.  Ne acı.. hayat damarımız tıkandı..

Tüm bunlara rağmen iyi iş çıkaran ve sanata yatırım yapan, cesaret ve umut yayan tüm sanatçılarımızı, iş adamlarımızı  alkışlıyorum..

Alice Müzikali  tıklayın