Küba Değişiyor, Hemen Gidip Görün !
Küba seyahat hedeflerimizde yer almazken, artık uzak coğrafyalara da seyahat imkanlarının artmasıyla öne çıktı. Bir de "aman bozulmadan gidip görün bir an evvel" söylemleri fitili ateşledi..
Karşımıza çıkan bir gemi turunun cazip fiyatına dayanamayınca "demek ki zamanı gelmiş" diyerek katıldık. Küba son limanımız olacaktı. Önce İstanbul'dan Miami.. oradan gemiye biniş.
Bu vesileyle bir gece Miami'de kalmış olduk. O kadar saat uçuştan sonra otelimizin lobisi bizim ekiple tekrar doldu.. nereye? 24 saat açık market Walmart'a.. haydaa.. hemen gruplar oluşturulup arabalar tutuldu.. gece 2'ye kadar ayaklarımıza kara sular indi.. Bir şey alsak bari :)) baktım da bu marketin virüsleri birçok insanın kanına işlemiş. Ben de görmeden gitsem içimde kalırdı.. Esas alışveriş dönüşte :))
Miami muhteşem doğal güzellikte bir yer..
Otelimizin otoparkı..
Gemimiz sırasıyla bu rotayı izleyecek.
Miami'den kalkıp iki gün hiç durmadan gidince Jamaika'ya varıyor.
Sonra uğraya uğraya daire çizerek Miami'ye geri dönüyor.
Diğer adaları görmek planda yoktu ama madem ki gemi uğrayacak bakalım neler var niyetiyle çıktık yola. Karayiplerde 7.000 ada varmış. Bizimki özet olmuş demek ki :))
Jamaika'da Mutlu Olmanın Yolları
Jamaika'da gemi limana yanaşmayınca karaya çıkacak yolcular motorlarla kıyıya taşındı. Yolcu sayısı çok olunca bu süreç uzadı da uzadı.. Rehberin ekstra olarak düzenlediği gezi de zaman yetişmeyeceğinden iptal oldu.. Çünkü gemi akşamüstü hareket ediyor, gecelemiyor, gündüz limanda gece yolda geçiyor. Sabah gözümüzü bir açıyoruz başka bir limana gelmişiz :))
Limanda bizi küçük bir alanda el işlerini sergiledikleri tezgahlarında peşimize takılan satıcılar karşıladı.. Çıkış yoluna yerel halktan tur düzenleyen otobüs ve diğer araçları da getirmişler ama iyi bir organizasyonları yoktu ve fiyatları yüksekti. . Gidiş geliş saatlerine güvenemedik.. Değmez dedik, araçla bir risk almaya, panik olmaya gerek yok..
Sokakta yürüken tropik iklimin yapış yapış sıcağında rahatsız olunca denize girelim bari dedik. Yollarda kaldırım çalışması var, her yer toz toprak, taş. Çalışan siyahilerin hiç acelesi yok.. Deniz gözüküyor ama plaja nasıl varacağız? Neyse sorduk.. belli belirsiz bir yerden giriş yaptık..
Halk plajlarına giriş ücretli. Kapıda güvenlik karşılıyor. Bilet gişesinin içi görünmüyor perdeyle kapatmışlar, derme-çatma.. Parayı vereceğimiz delik küçücük.. neden acaba? adam hiç görünmüyor.. Plajda yürüyünce ilerde görünen otele geçiş yok. Güvenlikler bekliyor..Otelin sahilini ayırmışlar.. o sahilde yürüyememek ve geri çevrilmek bana dokunuyor, yerli halkın umuru değil demek ki..
Kumsalı müthiş denizin rengi şahane.. ama denize girince dibi gözükmüyor..
I-Ih.. Bize deniz beğendirmek kolay mı? Ege'den geliyoruz..
Diğer bölgelerdeki meşhur plajlarını görmedik.. hakkını yemeyelim.. kumsalı şahane..
1494 Yılında Kristof Kolomb adaya yanaştığında "gözlerimin gördüğü en güzel ada" demiş. Önce İspanyol, sonra İngilizlerin sömürgesi olmuşlar. 1962 Yılında da özgürlüklerine kavuşmuşlar. Durumlarında hiç bir şey değişmemiş. Ülkenin sanayisi ve toprakları birkaç zenginin tekelindeymiş. Halkın tamamı boğaz tokluğuna çalışırken, tüm bu olumsuzluklara rağmen çok mutlularmış. Reggie müziği, rom içkisi ve ot !
Bunlarla mutluluğu yakalamışlar.. Ganja otunun (esrar yapımında kullanılan Hint Keneviri), diğer adıyla marijuhana.. Tanrının insana gönderdiği bir nimet olduğuna inanıyorlar. Bu otun sağladığı duman, bilinçaltına uzanıp, insanı tanrıya yaklaştırıyormuş..
Ben de Jamaika'da sokaklarda dolaşırken bu yoklukta nasıl mutlu olabiliyorlar demiştim. Afrikalı toplumların bir özelliği sanırım bu yoklukta mutlu olmak..
Gemilerin yanaştığı limanda küçük bir alanda bir cennet yaratılmış. Aslında adanın yapısı bambaşka.. turistik değil.. Oysa burada ne şahane görünüyor !

Birazdan bir tropikal iklim sağanağı başlıyor, 5-10 dakika sonra güneş açıyor. Yapacak başka bir şey yok, en iyisi gemiye dönelim de bir şeyler yiyelim :(
Cayman Adaları'nda bir farklılık var !?
Sonraki rota Cayman Adaları.. vallahi adını bile yeni duydum. Yine bu adalar da İspanyollardan İngilizlere geçmiş. Jamaikaya bağlıymış, 1962 de Jamaika özgürlüğünü ilan edince Cayman Adaları İngilizlerde kalmış.
Daha adaya iner inmez hikayeyi bilmediğim için "Hamit bu adada bir farklılık var, bir medeniyet var" demeye başladım. Şakır şakır yağmur yağmasına ayakkabılarımız suların içinde kalmasına rağmen pırıl pırıl..
Geminin yanaştığı limanda cadde boyunca kafeler, yeme-içme yerleri, hediyelik eşya mağazaları.. hepsi çok zevkli, tertemiz...
Her yerde tavuklar horozlar dolaşıyor. Kafelerde bile masaların altındalar :)) Bayıldım..
Cayman adaları vergi cenneti ve finans merkeziymiş. Bu yüzden dolaşırken İngiliz etkisi her yerde hissediliyor. Heykeller, kütüphane, mini kilise, yapılar, doğa çok güzel. Kumsallar, turkuaz deniz, mercan resifleri binlerce turiste ev sahipliği yapıyor.
Biz gittiğimizde bu küçük limana 4 cruise gemisi yanaşmıştı.. Hediyelik eşyalar çok güzel tasarlanmıştı, turistler mağazaları doldurmuştu.. Keyfimiz yerindeydi.. bira-patates yapmadan dönemezdik :))
Meksika' da bir ada : Cozumel
Rotamız Meksika'nın bir adası Cozumel.. İşte tam bir sürpriz de burası.
Gemiden bir ekstra tur almadığımız için kendimiz gezeceğiz. İner inmez limanda çok güzel yerleştirilmiş hediyelik eşya dükkanları, içinde özgün hediyelikler, hatıra eşyalar..
Her yer rengarenk.
Caddeye çıkınca tur satan taksiler gördüm, birine yanaşıp elindeki listeye baktım bizim gemide satılan turun aynısını uyguluyordu. Zaten ada 48 kilometre uzunluğunda..
Görevli aracın kiralandığını 2 kişi ya da 4 kişi binildiğinde fiyatın aynı olduğunu söyleyince yanımızda aynı turu dinleyen karı-koca ile konuşup gemidekiyle mukayese bile edilemeyecek bir fiyata anlaştık. Görevli taksiyi çağırdı, gelen araç bayağı bildiğiniz VIP araç. Koltuklar deri yüksek bir araç içerisi 5 kişilik geniş mi geniş :))
Araca binerken ödemeyi peşinen yaptığımız görevli makbuzu bana veriyor ve telefonunu da altına eklediğini hatırlatıyor. Bindiğimiz saat ineceğimiz saat nereye bırakacak her şey makbuzda yazılı.. Şahane.. Bu arada görevli ve gelen şoför bir firmanın, hepsinin gömlekleri bembeyaz ve arkalarında firmanın adı işlenmiş.
Haydaaa diyorum Meksika'dan ne umduk ne bulduk :))
Yanımızdaki karı-koca arkadaşlarının yatıyla dünyayı dolaşmış, hayli kalburüstü, Amerika'dan Orlando'dan geliyorlarmış. Onlar da aynı anda limana yanaşan Royal Caribbean gemisinden inmişler. Ancak onların rotasında Küba yok çünkü Amerikan gemisindeler. Biz ise Miami'den kalktık ama İtalyan Costa gemisindeyiz.
Bu iki geminin limana yanaşmış hali :)) Bizim gemi ötekinin yanında çocuğu gibi kaldı :)
Şaka bir yana Royal Caribbean'da işi büyütmüş. Böylesi bir gemi görmemiştim.
Peki bu adaya neden bu kadar turist geliyor? Dolaştıkça anlıyoruz...
Maya uygarlığının yaşam bölgelerinden birisi. Ama gösterdikleri mekanlar temsili. Yıkık bir yapı varmış ama çok uzak vakit yetmez, hava da çok sıcak bunalırsınız dedi..Peki..
Tekilası meşhur. Gittiğimiz bir yerde hem nasıl üretildiğini aşama aşama anlattılar hem de onlarca çeşidine tadım yaptık. Üretildiği bitkinin bizim bahçede dikili olup sivri uçlarından dolayı söküp attığımız Agave isimli kaktüs olduğunu görünce çok şaşırdım.
Duvarlara, süreci anlatan resimlere ve tekila üretimini baştan sona anlatan eski teknolojiyi göstermelerine bayıldım.. Şimdi süreç hızlandırılmış, bitkinin büyümesi için beklenen zaman kısaltılmış, üretim şekli farklılaşmış.
Şimdilerde Tekila nasıl üretiliyor bu videoda izleyebilirsiniz.
Agave bitkisinden Tekila'ya yolculuk..
Adanın arka tarafına döndüğümüzde küçük bir mola ile bir derede timsah seyrediyoruz ama uyuyor. Aman dikkat !! Yol boyunca küçük üstü açık jiplerde gençler vızır vızır gidiyorlar. Onlar için yapacak çok şey var.

Genç turistler buralardaki dalış merkezlerine akın ediyormuş.. Çünkü adanın büyük kısmı resiflerle, mercan kayalıklarıyla dolu.
Adanın bu tarafı tamamen tatil köyleri ve plajlarla dolu. Bunlar lüks tatil beldeleri. Şoförümüz bir çok gemi yolcusunun bu tesislerde denize girmek için geldiklerini söylüyor.
Soförümüz bu yedi gemi için hazırlıklı olduklarını, bu sayıda turisti dolaştıracak araçların hazır olması için son 5 yıldır ehliyetli kişilerin sayısının arttırıldığını, araç sayısının organize edildiğini anlattı.. "Eğer daha az sayıda gemi gelirse üzülürüz, hazırlığımız buna göre" dedi. Biz yedi gemi haftada mı diye sorunca günde.. dedi.. gerisini siz düşünün..
Limanın biraz uzağında Downtown dedikleri bir bölge var. Orada da alışveriş yapılacak marka ve yerel dükkanlar, yemek için açık hava lokantaları, içlerinde canlı müzikler, rengarenk dekorlar..
Bu gemilerin büyük kısmı günübirlik uğruyorlar. Akşam oldu mu hepsi limandan ayrılıyor. Meksikalılar adalarını turistler için yüksek katlı otel binalarıyla doldurmamışlar. Yedi Cruise gemisi bir günde yirmi-otuz bin turist demek. Sabah gelip-akşam giden.. Bu sadece gemiler için böyle bir de dalış ve deniz tatili için konaklamalı gelenler var.. Varın siz hesaplayın..
Cozumel'in Meksika ile bağlantılı deniz seferleri de var. Denizlerinde taşıtları, yolcu motorları, deniz otobüsleri çok. Denizi tertemiz.. Turisti de adanın her tarafına dağıttıkları için gayet rahat dolaşılıyor.
Diyebilirim ki bir geminin karadan ayrılışı sırasındaki
en zevkli dakikalarından birini yaşadım.

Sonraki limanımız Küba..
Onu da bir sonraki yazımda anlatayım sizi sıkmadan.. Çünkü Kübayla ilgili çok merak edilen konu var.. Buraya sıkıştırmayalım :)