Ekip kurmak kolay mı? Hem de hiç zorlanmadan !



Avon'da daha fazla hedef ve daha fazla sorumluluk aldığım pozisyondaydım. Türkiye satış hedefinin ve satış hedeflerinin, satış ekiplerinin  yarısını yönetiyordum. Bu büyük bir sorumluluktu.

Bu sorumlulukla Bölge Müdürü olarak atandıktan sonra Avon'da 10 yıl daha çalıştım, toplamda 15 yıl. Bu zaman zarfında bir sürü kişisel gelişim kitapları okudum. Bunlardan birinde "Zorlamadan ve Zorlanmadan Yönetim" den bahsediliyordu. Nasıl yani dedim?  Bu ikisi olmadan yönetmek nasıl mümkün olacaktı?  İşin özü zorlamadan ve zorlanmadan çalışacağınız doğru kişilerden oluşan bir ekip kurmaktı.  Bu kadar kolaydı yani.. 

Şimdi "Kelimelik"  diye bir oyun oynuyorum. Bana harfler otomatik geliyor. Bazen öyle kötü harfler veriyor ki onlarla bir kelime çıkarmak mümkün değil. O halde hemen elimdeki  "birkaç harfi değiştir" seçeneğini kullanıyorum. O el bu değişimden dolayı puan kazanamıyorum ama sonraki kelimeler için potansiyel harflerim oluyor. Şimdi aynen işim buna benziyordu. 

Bu değişimler ekibimde endişe ve kaygıyı arttırıyordu. Bu da değişimin zaten stres yüklü atmosferini ağırlaştırıyordu. Güveni tesis etmek, tüm potansiyeli ortaya çıkarmaya istekli olmak konusunda ekip olarak zorlanıyorduk. Herkes endişeliydi.

Birlikte çalıştığınız ekibin performanslarını değerlendirmek, problemleri anlamak, eylem planları çıkarmak, takip etmek ve geri bildirim vermek, gelişimi gözlemlemek süreç işidir, zaman ister.  Ama bir yandan da sizden o ay sonunda hedefe ulaşmanız beklenir. Hele ekibiniz yeni kişilerden oluşuyorsa, onların eğitimi, işe oryantasyonu, işi öğrenirken düşüp kalkması hep zaman kaybettirir. 

Kendi ekibimi adım adım oluşturuyordum. Bölgelerim problemlerle doluydu. Yeni ekiplerin iletişim problemlerinden, stratejik hatalara.. ekip kurmak için yeni kişiler bulmanın zorluğundan, gelişimlerine.. her biri için adım adım plan yapılması gerekiyordu.  Her bir kişi için hazırlanan gelişim planları kitaplara sığmayan yetkinlik listeleri, danışmanlar, tavsiyeler, geribildirimler, beklentiler, eğitimler, hedefler, yeşil ve kırmızıya boyanmış sonuçlar.. 

Kolay değildi. Başımızda doğrudan satışın kitabını yazmış, cebine koyup İngiltere'den ülkemize gelmiş Genel Müdürümüz'ün yönetim anlayışına da uyum sağlamaya çalışıyorduk.

Genel Müdürümüz hedefler tuttuğunda Avon'un bir cennet olduğunu söylüyordu. Tersini düşünmek bile istemiyorduk :(  Ancak tökezlemeden yol alınmıyordu.  Her yıl yenilenen ve yukarıya doğru hızlanan ve düşüşe geçen çan eğrileri, yanan platformlar, başarılı olamayan futbol antrenörünün kulüpten atılış hikayeleri..  İyileştirme için verilen kısıtlı süreler, bir an evvel sonuçların hedefe ulaşması için beklentiler..

Tüm bu yenilikler ve zorluklara rağmen o günlerde Türkiye hedefleri yine de başarıyla gerçekleşiyordu.  Satış ekiplerinin ödül programları yeni başlıyordu. Bizi en çok motive eden gezilerdi. Birlikte, arkadaşlarımızla gezmek ve vakit geçirmek şahaneydi. Yıllarca inanılmaz güzel organizasyonlarda ve değişik coğrafyalarda Dünyanın her köşesine gitti satış ekiplerimiz. 

O ilk yıllarda Türkiye'nin tamamı için bir dönem hedefi ortaya konulmuş ve ekstra bir ödül sözü almıştık. Tüm Şefler bu hedef için çalışmıştı ve gerçekleşti.  Ödül İspanya'ydı ama oradaki bir yönetim değişikliğinden yapılamadı.  Yerine yurt içinde yapalım mı demişlerdi?  Ne fark ederdi birlikte olmak, koyu sohbetler, çekiştirmeler, dertleşmeler, kahkahalar, terapiydi..

Başarıyı kutlamak için  Çırağan Sarayı'nda  iki gece konaklamıştık :))  

Şahane bir sarayda şahane sofralara,  masajlardan spa havuzlarına, sıcak sulu açık havuzlardan kuaförlere kraliçeler gibi ağırlanmıştık. 




Bizim Avon'la tanışmamız böyle ilerliyordu. Hani sınıfınıza yeni bir öğretmen gelir de O'nu tanımanız için bir şeyler yaşamanız gerekir, aynen öyleydi. Yaşadıkça aldığımız tepkilerden tanışıyorduk.  Herkesin gözü farklı görüyor, farklı hissediyordu. En zoru da kendini doğru anlatmaktı. Ekiplerimiz de oluşmaya başlamıştı. Zorlamadan ve zorlanmadan yönetmeyi hayal ediyordum.

O günlerde başladı ekibin duygularına yönelik konuşmalarımız. Onların duygularını anlamak, endişelerine cevap vermek, güvenmelerini sağlamak, beklentilerini almak..  kolay şeyler değildi..  Samimi olmak ve sözünün eri olmak, herkese eşit mesafede olmak, farklı karekterleri uyum içinde tutmak.  Bütün kurmak istediğiniz yapı için Satış Direktörü ve Genel Müdür'den de onay almak..  Kolay değildi ama ufak ufak başlamıştık. 

Her bir deneyim bir öğrenme, her öğrenme farklı bir uygulama bir adım ilerleyiş olacaksa bu emeklere değen iyi bir ekiple olmalıydı. Yani "zorlamadan ve zorlanmadan"  yapabilmeliydik.  İşte tam da böyle bir ekiple  "Anadolu Ateşi" nin ateşini fitillemiştik.

Şu yukardaki resme baktığımdaki duygum ile ekibimle yıllar sonraki resme baktığımdaki duygum çok farklı.  Bu aşamadan sonra  öyle yaşanmışlıklar biriktirdik ki biz bir ekipten başka bir şeye evrildik.  Akıllı uslu olmaktan çıkıp çılgın, limon verseler sokaklarda satan,  birbirlerine güç veren, dürten, iten, çeken, düşünen, koşan, kızan, sarılan, arayan, soran, paylaşan, öpen.. gülüşlerinden belli değil mi :)


İşte resmi ;   Ekibimiz ;   Anadolu Ateşi..  İstanbul'dan Diyarbakır'a
Resimdeki sırasıyla şimdilerde kız kardeşlerim olan ;

Hatice,  Nalan, Eda, Banu, Özlem, Oya, Funda, Özlem, Esen




Ekip öyle bir hale gelmişti ki ;  herkes birbirini takip ediyor,  destekliyor, moral veriyor,  motive ediyordu.  İş hayatımın en güzel hikayesidir. 

Bu resme bakınca gülümsüyor ve iyi ki diyorum. İyi ki sadece iş yapmaya değil bir hayat kurmaya da odaklanmışız.  Bize hep birlikte çalıştığınız kişileri sevmek zorunda değilsiniz derlerdi. İyi ki buna hiç katılmamış, hayatı bu kadar es geçmemiş, hafife almamış ve sadece işe odaklanmamışım.  Bunu da ekibimden öğrendim. 

Ah beni nerelerde sabahlara kadar esir aldılar, hangi otellerde rezervasyonum olmadığı halde yanlarına sıkıştırdılar,  hangi mekanlarda kapanana kadar tuttular, otel lobilerinde banyo terlikleriyle dolaştırdılar, geceliğim yok diye bornoz giydirdiler, saçma sapan filmlere götürüp kahkaha krizlerine soktular, elbiselerini giydirdiler..   Beni değiştirdiler, dönüştürdüler, esnettiler, yüreklerini olduğu gibi açıp görmemi sağladılar.. 
  
Beni bana anlattılar,  beni yönettiler  :)  

Resimde gülen yüzleri başarı hikayelerinin haklı gururudur.  
Bunu iki satırda anlatmam ne mümkün !!