Ben işe başladıktan birkaç ay sonra başlamıştı Sevilay. Ben Avcılar-Büyükçekmece-Silivri hattında çalışırken o Bahçelievlerde'ydi. Daha o ilk zamanlarda nereden bilirdik Türkiye'yi yöneteceğimizi ??
Sonra ben Satış Şefi olunca ekibimde yer almıştı. Söylediği her şeyi yapan, hedefe ulaştığı anda yeni hedefler koyan bir işkolikti. Türkiye Birincisi olur hiç tadını çıkarmadan bir oh demeden yeni hedeflere odaklanırdı. Başarılarından ekibinin bile haberi olmaz, onları hiç gevşetmezdi. Zamanı dakika dakika kontrol eder, kimsenin bir dakikasını boşa harcatmazdı. Onun çalışmalarına katıldığımda hep ondan bir şeyler öğrenirdim.
Sevilay - Oya - Hatice- Ben
İngiltere/Avon'dan alışveriş çılgınlığı :)
Sevilay Bölge Sorumlusu iken işini çok iyi öğrenmiş, çalışkan, en başarılı oldukları için de en fazla kazanan ekibi yaratmıştı. Bir kampanyada toplantı yapmayı ve akıllara durgunluk verecek bir katılım sağlamayı hedeflemişlerdi. Telefonum çaldı arayan Sevilay'dı.. tüm ekip telefonun ucunda toplantıdan yeni çıkmışlardı ve bana hep birlikte sayıyı bağırarak sevinç içinde söylüyorlardı. Şaşırıyordum. O'nun bu cesareti beni de hedef belirleme konusunda hep yukarı çekiyordu. Diğer bölgelere de örnek oluyor, herkese yapılabilir olduğunu gösteriyordu.
Yılın başında bir Yıldız temsilci sayısı belirler, yıl sonuna kadar onu tutturmaya çalışırdı. Bu sayısal hedefleri öyle belirlerdi ki daha önce böyle bir hedefi duysa kimse inanmazdı. Yıl sonuna kadar bu hedeften kopmaz, ekibine de sayısal hedefler belirlerken eylem planlarını da netleştirir, hemen uygulamaya başlardı..
Onun sonuçlarına yetişmek çok zordu. Her performans göstergesini takip eder, düşük giden kısım için acil eylem planı yapar herkesi geçerdi.
Bazı başarılı sonuç alanlara sorarsınız "ne yaptınız?" diye.. altı dolu bir eylem planı çıkmaz. Böyle olunca da onlardan öğrenemezsiniz. Sevilay'ı izleyen başarının nereden geldiğini şıp diye anlardı.
Daha sonra benim Şefliğim büyüyünce ikiye bölündü ve diğer kısıma Satış Şefi olarak Sevilay atandı. Orada da aynı başarılı çalışmaları devam etti.
Bir keresinde daha Şeflik yapıyorken Ankara sonuçlarının başarısına göz dikmiş toplantılarını izlemek için gitmek istemiştik. Satış Müdürümüz "bütçemiz yok" deyince Sevilay hepsini biz karşılayacağız, arabayla gideriz bir tek benzin masrafı olur deyince "olur u" almıştık. O gece Ankara'da Sevilay'ın kayınvalidesinde kaldık. Ertesi gün çalıştık ve gece İstanbul'a döndük. Dönerken yolda yeni planlarımızı oluşturduk ve hemen uyguladık.. sonuç süperdi :))
Biz hep birbirimizden öğrenirdik. Ben çoğu kez bölgelere gider nasıl yapıldığını ve neyin fark yarattığını görerek öğrenirdim. Ekiplerde işini yaparken fark yaratan, birçok arkadaşımız vardı.
Masamız grup çalışması yapar gibiydi ama her türlü şeyi anında paylaşabilmek için şahaneydi. Beni oradan gazlardı. "Sen kalite endişesiyle büyüme rakamlarını ortalama tutuyorsun" "korkuyorsun" derdi.. :)) Bu hudut tanımayan güzel kadına yetişmek ne mümkündü.
Tüm çalışmaları sahne provalarını birlikte yapardık. Hiç ilgim olmadığı halde "hadi bu sefer MOS'ta hazırlanalım" der, beni İstanbul'un en pahalı kuaförüne sürüklerdi. İşte o toplantıda herkesler bizi iltifat yağmuruna tutmuş, makyajla neler yapılabileceğini önce kendimize kanıtlamıştık. Hala o günü anıp güleriz :)) İşte o günkü toplantıdan bir kare..
Birlikte Cumartesi günleri Beyoğlu'nda kurstan sonra dolaşır, yemek yer, garsonlarla İngilizce konuşurduk. Onlar durumu anlardı gülüşürdük, açıklama yapardık.. Sevilay cesaretiyle öne çıkardı, "utanırım yapamam" lafı onun lugatında yazmazdı.
Geçenlerde ben İstanbul'dayken eline bir şişe şarap alıp bizim eve gelmişti. Karşılıklı keyif yapacaktık ama bizim evde tirbüşon bulamadık. Sevilay çıktı bizim kattaki 10 daireyi dolaştı, kapılarını çaldı, tirbüşon istedi. Ben de kapıdan onu izledim. Öylece çekinmeden hepsiyle konuştu :)) Bizim siteye güvenlikten habersiz girmek mümkün değildir. Sevilay değil siteye girmek binanın altındaki güvenlikten geçip otoparka girmeyi başarıp kapıya gelir haberim olmaz :))
Geçen yıl bir akşam buluşmuştuk. Aşağıdaki fotoda görüldüğü gibi biz konuşuruz o çalışmaya devam eder. Yani çok önemli işi olsa da bizimle buluşmaktan vazgeçmez, bizi de arada idare eder :))
Geçenlerde ben İstanbul'dayken eline bir şişe şarap alıp bizim eve gelmişti. Karşılıklı keyif yapacaktık ama bizim evde tirbüşon bulamadık. Sevilay çıktı bizim kattaki 10 daireyi dolaştı, kapılarını çaldı, tirbüşon istedi. Ben de kapıdan onu izledim. Öylece çekinmeden hepsiyle konuştu :)) Bizim siteye güvenlikten habersiz girmek mümkün değildir. Sevilay değil siteye girmek binanın altındaki güvenlikten geçip otoparka girmeyi başarıp kapıya gelir haberim olmaz :))
Geçen yıl bir akşam buluşmuştuk. Aşağıdaki fotoda görüldüğü gibi biz konuşuruz o çalışmaya devam eder. Yani çok önemli işi olsa da bizimle buluşmaktan vazgeçmez, bizi de arada idare eder :))
Bir gün Beyoğlu'nda birlikte kurs çıkışı yürürken sırt çantasından cep telefonunu bir çocuk çalmış, Sevilay peşinden koşup elinden çekip telefonu alıvermişti. Öyle kimseye pabuç bırakmazdı.
Bir ev almak için kaporo vermiş ama sonra vazgeçmişti. Adam tabii kaporoyu geri vermedi.. Sevilay gitti ve o akşam o kaporoyu geri aldı.. Elinden bir uçan bir de kaçan kurtulur diyeceğim ama kaçan da kurtulamıyor gördüğünüz gibi.
O kadar görev odaklıydı ki ; Şeflik yapıyorken arkadaşları beni arayıp "Ne olur doğum iznine ayrılsın, neredeyse sahada doğum yapacak" demişlerdi. Satış Müdürünün telefonuyla doktora gidip izne ayrılmıştı. Hele bir keresinde yine İstanbul karlar altındayken peş peşe zincir taktırmaya benzinciye girdik. Karnı burnunda zinciri takmaya uğraşmaz mı "pes" dedim, bırak çabuk"..
O hangi eve taşınacaksa bana önceden gösterir. Mutlaka "gel bir bak" der. Oturduğu evleri almadan, taşınmadan önce ben görmüşümdür :)) Geçen yaz da 2-3 günlüğüne ben İstanbul'dayken hemen Hamit'le beni gece gece evden alıp satın almak istediği eve götürdü, gösterdi. Mutlaka fikrimi alır, uygular mı? hayır.. bildiğini okur :))
İşte o çocuk büyüdü şimdi genç kız oldu..
Bu fotoda Hatice'nin Doğum Gününü kutluyoruz, yıllar önce..
O hangi eve taşınacaksa bana önceden gösterir. Mutlaka "gel bir bak" der. Oturduğu evleri almadan, taşınmadan önce ben görmüşümdür :)) Geçen yaz da 2-3 günlüğüne ben İstanbul'dayken hemen Hamit'le beni gece gece evden alıp satın almak istediği eve götürdü, gösterdi. Mutlaka fikrimi alır, uygular mı? hayır.. bildiğini okur :))
Birlikte kırtasiye gezmek en sevdiğimiz şeydi. Bir sürü dosyalar, kalemler, etiketler alırdık. Oyuncakçılar dolaşırdık. Bir keresinde "aaa bu çok Ron'a benziyor" diye dans eden oyuncak adam almıştık. Sonuçlar iyi giderse oyuncak Ron'u oynatırdık.. Oynarken müzik çalar ofis ne oluyor diye bizim tarafa bakardı..
Ondan bir şey istediğimde ikiletmez. Ben de kararsız kaldığım noktalarda onun fikrini alırdım. "Sevilay bir ev gezdim çok beğendim, ama çok para ne yapacağız bilmiyorum?" demiştim. "Hemen iş çıkışı gidip bakalım" demiş, arabaya atlayıp birlikte Silivri'ye gitmiş, 12 yıl oturacağımız evi ne yapıp edip almaya niyet etmiştik..
O'nun yanımda olmasından dolayı "ay nasıl gidip geleceksin her gün 65 kilometre yol" diyen olmamış, O'nun yanında rakamlar önemini yitirmişti :)) Sonra o evde hep birlikte çok güzel günlerimiz geçti.
-Silivri-
İş hayatı da bitip gidiyor, geriye bir hoş seda kalıyor bir de dostluklarımız.. Sevilay benim arkadaşım değil kardeşimdir. Çok şeyi birlikte yaşadık.
O'nun açıksözlülüğü, mertliği, azmi, engel tanımaması, net ve akıcı konuşması muhteşemdir. Sıcak yüreği hiç abartısızdır, samimidir, cömerttir. Zorluk tanımaz, engelleri aşar, tırmanır, atlar, koşturur.
Bütün bu anlattıklarım insana "hadi canım" böyle biri olabilir mi? dedirtebilir.
Sevilay öyledir işte. Bir eşi daha az bulunur. Üstesinden gelemediğiniz bir işiniz olursa Sevilay'a söyleyin :))
Ben şimdiye kadar kafasına koyduğunu yapamadığını görmedim :))