Şimdi hızla planları uygulamamız gerekiyordu.
Evimizi alan aile en kısa zamanda evi boşaltmamızı istiyordu.
Yapılacak çok şey vardı..
Hamit paraların tamamını toplamış ve Emlak Bankası'na tüm ödemeyi yapmıştı. O zamanlar bankalardan kredi falan alınmıyor, tanıdıklardan borç isteniyordu.. Borç almadığı kimse kalmamıştı.
Kiminden Cumhuriyet altını, kiminden döviz, kiminden TL.. piyasadaki alacaklılarından da çekleri toplamış, Tünel'deki dükkanı satmış, evi satmış tutarın tamamını denkleştirmişti..
Şimdi ;
Kiminden Cumhuriyet altını, kiminden döviz, kiminden TL.. piyasadaki alacaklılarından da çekleri toplamış, Tünel'deki dükkanı satmış, evi satmış tutarın tamamını denkleştirmişti..
Şimdi ;
Evimizi Büyükçekmece'ye taşımalıydık.
Hamit İşyerini taşımalıydı (hem fiziki hem de resmi olarak)
Ben Büyükçekmece'den işe nasıl gidip gelecektim? servis falan yoktu..??
Gürcan Lise'ye nereye gidecekti?
Tam da o günlerde Erenköy'deki komşum Nezahat bana bir kahve falı bakmıştı. Aynen şöyle demişti :
"Senin çözmen gereken bir çok sorun var. Ancak bu sorunlarını küçük parçalara ayırarak bir derin dondurucu içine koymuşsun. "
Bunların hepsini birden değil, tek tek paketleri çıkararak çözeceksin.. Hepsi çözülecek ama bunları zamana yaymışsın.."
dedi... aynen de öyle oldu..
Bunların hepsini birden değil, tek tek paketleri çıkararak çözeceksin.. Hepsi çözülecek ama bunları zamana yaymışsın.."
dedi... aynen de öyle oldu..
Hayatımızı bu kadar karıştırmaya karar verince Babam "Emin misiniz kızım bu fazla bir değişim değil mi? üstesinden gelebilecek misiniz? ne güzel kurulu düzeniniz var" demişti..
"Merak etme baba hepsini planladık.. Daha iyi olacak" dedik..
Gerçekten aklımızda hiç soru işareti yoktu.. Üzerinde çok düşünmüş ve tüm olasılıkları
değerlendirmiştik ve hepsine hazırlıklıydık..
Öncelikle evi taşıdık.. Hemen çok ucuz bir taşıma şirketi bulduk.. Tüm eşyamızı hiç bir değişiklik yapmadan götürdük.. yeni bir masraf edecek bir kuruş fazladan harcayacak durumda değildik.
Evi aldığımızda içine bir portmanto, Gürcan'ın odasına çalışma masası ve dolap, bizim odamıza da sürgülü raydolap yaptırmıştık.. Şimdi eve bir masraf yapmamıza gerek kalmamıştı....

Yeni iki oda + salon dairemize yerleşmiştik.
Erenköy'deki evimizden çok daha planlı ve kullanışlı bir daireydi..
Balkonu yeşil çimlere bakıyordu.. kapalı otoparkı vardı..
Bize şahane görünüyordu..
Hamit evimize yürüme mesafesindeki yeni dükkana yerleşiyordu.. Yatak odasındaki komidinleri işyerine götürmüş, gardropları ise modüler olduğu için ambalajıyla kargoya verip Avşa'ya annemlere göndermiştik.. Bu dolaplar Avşa'da yaşamaya devam ediyor :)) 34 yaşındalar :))
Oturduğumuz yerin sorunları vardı.. Henüz nüfus yeterli olmadığı için otobüs falan yoktu.. minibüsler çok aralıklı geçiyordu.. bakkal, manav, market yoktu,
yollar henüz tamamlanmamıştı.. telefon hatları çekilmemişti..
Tüm bunların tamamlanması yıllar aldı.. Her birisi için mücadele etmemiz gerekti..
Telefonlar bile tarifede şehirlerarası sayılıyor, çif kontör atıyordu. Hamit Türk Telekom'a dava açmıştı.. Bizim davamız yarıda kalmıştı ama 1-2 yıl sonra başka bir dava açılarak kazanılmıştı.. Telefon ücretleri şehir içi tarifesine endekslenmişti..
Buralara gelmeden önce benim işten ayrılmama karar vermiştik.. Zaten yol çok uzaktı, servis falan yoktu.. ayrıca Hamit "gel birlikte çalışalım.. sen de Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ol" demişti.. Artık okulumu da bitirmiş olduğumdan Hamit'in yanında staj yapabilirdim..
Bu şekilde hem O'nu şimdilik eleman çalıştırma maliyetinden de kurtarmış olacaktım..
Hiç beklemeden Eczacıbaşı'ndaki işimden taşınma nedenimle ayrılacağımı bildirdim ..
Herkesler çok üzüldü ama ayrılık vaktim gelmişti..
Üstelik bir yıl önce tazminatımı da aldığımdan tamamen özgürdüm..
Kendi işimizde çalışacaktım.. Öyle de oldu..
Her gün Hamit'le birlikte sabah erkenden işe gidiyorduk.. O işlerini halletmek için dışarılarda müşteri ziyaretleri yapıyor, ben ofiste çalışıyordum..
O'nun işini büyütme zamanıydı.. İşlere dört elle sarılmıştık..
Bu dönemde muhasebenin hiç bilmediğim işlemlerini öğreniyor, fişleri sisteme işliyor, hesap numaralarına göre girişlerini yapıyor, KDV beyannamesi hazırlıyor, SSK bildirgeleri dolduruyordum.. Hiç bilmediğim bir alanda tecrübe kazanmaya çalışıyordum.. Yılbaşı gelmeden tüm müşteri defterleri Notere tasdike gidiyor, evraklar hazırlanıyor, böyle günlerde gece geç vakitlere kadar çalışıyorduk.. ikimiz çalışıyorduk.. başka çalışanımız yoktu..
Mahallemizin sorunları için Muhtar'la işbirliği yapıyor, Kadın muhtarımız mahalleyi örgütleyerek sorunları çözmeye çalışıyordu. Birleşerek Şöförler Odası'na gidip minibüs seferlerinin artmasını istiyor, İlkokulda yapılan bilgilendirme toplantılarına katılarak mahallemizin sorunlarını Bölge Milletvekiline anlatıyor, hizmet istiyorduk..
O dönemde iş yeri sahibi olarak kapıdan bir çok kişi girip çıkıyor, tüm mahalleli ile tanışıyorduk.. Yine çevre esnaftan bir davetle Tansu Çiller'i Atatürk Hava alanından karşılamaya bile gitmişliğim olmuştu.. Tansu Çiller uçaktan inince alanda kır ata bindirilmiş ve yüzlerce otobüsle gelen ilçe teşkilatlarının tek tek isimleri okunmuştu..
Gürcan'ı yakınımızdaki Mimarsinan Koleji'ne yazdırmıştık.. Okulun öğretmen kadrosundaki İngiliz hocalar dikkatimizi çekmiş ve hazırlık sınıfı ile İngilizce'yi ilerletmesini istemiştik.. Bu okulun ödemesini üstlenecek durumda değildik aslında ama Gürcan'ın eğitimi bu aşamada liseye hazırlanırken bizim için en önemli öncelikti.. Gürcan Liseye kadar Devler okullarında okumuştu.
Gürcan'ın bu okulda başka bir sınıfta okuyan Oya ile evleneceğini o zamanlar bilmiyorduk :))
Taaki onlar mezun olduktan çok sonra arkadaş gruplarıyla bir araya gelene kadar
kendileri de bilmediler.. :))
O günlerde gelirlerimiz daralmış, giderlerimiz artmıştı.. Ben artı bir para getiremiyordum.. Emekliliğime bir kaç yıl vardı.. Sadece Hamit'in emekli maaşı ve işimizden kazandığımız parayla hem geçiniyor, hem borçlarımızı ödüyor, hem de okul taksidi ödüyorduk..
Bu arada gelirimize bir kalem daha eklendi.. Hiç istemeden üzerimizde kalan dükkanı kiraya vermiştik. O zamanlar tüm dükkanlar boştu.. Fakat tüm dükkanlar çok büyük ve çok katlı olduğundan bizim dükkan küçük esnaf için uygundu. Bir emlakçı kiralamıştı.. Zaten kiralar yüksek değildi..
Dükkanımız bir apartman bloğun giriş katıydı. Dolayısıyla apartmanda oturanlarla tanışıyor, yönetim toplantılarına katılıyorduk.. Çok az kişi oturduğu için binanın ilk yönetimlerinde hep ben ya da Hamit yönetici oluyorduk. Aynı zamanda oturduğumuz blokta da yönetimde rol alıyorduk.

Ofiste telefon olmadığı için faks çalışmıyordu..
Yeni evimizin her katına her gün yeni bir aile taşınıyordu ve yeni yeni tanışıyorduk..
Harika dostluklar yaşayacağımızı o ilk günlerde henüz bilmiyorduk..
Gerçekten aklımızda hiç soru işareti yoktu.. Üzerinde çok düşünmüş ve tüm olasılıkları
değerlendirmiştik ve hepsine hazırlıklıydık..
Öncelikle evi taşıdık.. Hemen çok ucuz bir taşıma şirketi bulduk.. Tüm eşyamızı hiç bir değişiklik yapmadan götürdük.. yeni bir masraf edecek bir kuruş fazladan harcayacak durumda değildik.
Evi aldığımızda içine bir portmanto, Gürcan'ın odasına çalışma masası ve dolap, bizim odamıza da sürgülü raydolap yaptırmıştık.. Şimdi eve bir masraf yapmamıza gerek kalmamıştı....

Taşıma şirketi öyle ucuza taşımıştı ki ; elektrik süpürgesi ve buzdolabı araçtan indirildiğinde tanıyamamıştık.. Hamit bu bizim mi? diye sormuştu..
Beyaz olan renkleri siyah olmuştu..
Sanırım egzost dumanını içeri kaçırıyordu :((
Yeni iki oda + salon dairemize yerleşmiştik.
Erenköy'deki evimizden çok daha planlı ve kullanışlı bir daireydi..
Balkonu yeşil çimlere bakıyordu.. kapalı otoparkı vardı..
Bize şahane görünüyordu..
Hamit evimize yürüme mesafesindeki yeni dükkana yerleşiyordu.. Yatak odasındaki komidinleri işyerine götürmüş, gardropları ise modüler olduğu için ambalajıyla kargoya verip Avşa'ya annemlere göndermiştik.. Bu dolaplar Avşa'da yaşamaya devam ediyor :)) 34 yaşındalar :))
Oturduğumuz yerin sorunları vardı.. Henüz nüfus yeterli olmadığı için otobüs falan yoktu.. minibüsler çok aralıklı geçiyordu.. bakkal, manav, market yoktu,
yollar henüz tamamlanmamıştı.. telefon hatları çekilmemişti..
Tüm bunların tamamlanması yıllar aldı.. Her birisi için mücadele etmemiz gerekti..
Telefonlar bile tarifede şehirlerarası sayılıyor, çif kontör atıyordu. Hamit Türk Telekom'a dava açmıştı.. Bizim davamız yarıda kalmıştı ama 1-2 yıl sonra başka bir dava açılarak kazanılmıştı.. Telefon ücretleri şehir içi tarifesine endekslenmişti..
Buralara gelmeden önce benim işten ayrılmama karar vermiştik.. Zaten yol çok uzaktı, servis falan yoktu.. ayrıca Hamit "gel birlikte çalışalım.. sen de Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ol" demişti.. Artık okulumu da bitirmiş olduğumdan Hamit'in yanında staj yapabilirdim..
Bu şekilde hem O'nu şimdilik eleman çalıştırma maliyetinden de kurtarmış olacaktım..
Hiç beklemeden Eczacıbaşı'ndaki işimden taşınma nedenimle ayrılacağımı bildirdim ..
Herkesler çok üzüldü ama ayrılık vaktim gelmişti..
Üstelik bir yıl önce tazminatımı da aldığımdan tamamen özgürdüm..
Kendi işimizde çalışacaktım.. Öyle de oldu..
Her gün Hamit'le birlikte sabah erkenden işe gidiyorduk.. O işlerini halletmek için dışarılarda müşteri ziyaretleri yapıyor, ben ofiste çalışıyordum..
O'nun işini büyütme zamanıydı.. İşlere dört elle sarılmıştık..
Bu dönemde muhasebenin hiç bilmediğim işlemlerini öğreniyor, fişleri sisteme işliyor, hesap numaralarına göre girişlerini yapıyor, KDV beyannamesi hazırlıyor, SSK bildirgeleri dolduruyordum.. Hiç bilmediğim bir alanda tecrübe kazanmaya çalışıyordum.. Yılbaşı gelmeden tüm müşteri defterleri Notere tasdike gidiyor, evraklar hazırlanıyor, böyle günlerde gece geç vakitlere kadar çalışıyorduk.. ikimiz çalışıyorduk.. başka çalışanımız yoktu..
Mahallemizin sorunları için Muhtar'la işbirliği yapıyor, Kadın muhtarımız mahalleyi örgütleyerek sorunları çözmeye çalışıyordu. Birleşerek Şöförler Odası'na gidip minibüs seferlerinin artmasını istiyor, İlkokulda yapılan bilgilendirme toplantılarına katılarak mahallemizin sorunlarını Bölge Milletvekiline anlatıyor, hizmet istiyorduk..
O dönemde iş yeri sahibi olarak kapıdan bir çok kişi girip çıkıyor, tüm mahalleli ile tanışıyorduk.. Yine çevre esnaftan bir davetle Tansu Çiller'i Atatürk Hava alanından karşılamaya bile gitmişliğim olmuştu.. Tansu Çiller uçaktan inince alanda kır ata bindirilmiş ve yüzlerce otobüsle gelen ilçe teşkilatlarının tek tek isimleri okunmuştu..
Gürcan'ı yakınımızdaki Mimarsinan Koleji'ne yazdırmıştık.. Okulun öğretmen kadrosundaki İngiliz hocalar dikkatimizi çekmiş ve hazırlık sınıfı ile İngilizce'yi ilerletmesini istemiştik.. Bu okulun ödemesini üstlenecek durumda değildik aslında ama Gürcan'ın eğitimi bu aşamada liseye hazırlanırken bizim için en önemli öncelikti.. Gürcan Liseye kadar Devler okullarında okumuştu.
Gürcan'ın bu okulda başka bir sınıfta okuyan Oya ile evleneceğini o zamanlar bilmiyorduk :))
Taaki onlar mezun olduktan çok sonra arkadaş gruplarıyla bir araya gelene kadar
kendileri de bilmediler.. :))
O günlerde gelirlerimiz daralmış, giderlerimiz artmıştı.. Ben artı bir para getiremiyordum.. Emekliliğime bir kaç yıl vardı.. Sadece Hamit'in emekli maaşı ve işimizden kazandığımız parayla hem geçiniyor, hem borçlarımızı ödüyor, hem de okul taksidi ödüyorduk..
Bu arada gelirimize bir kalem daha eklendi.. Hiç istemeden üzerimizde kalan dükkanı kiraya vermiştik. O zamanlar tüm dükkanlar boştu.. Fakat tüm dükkanlar çok büyük ve çok katlı olduğundan bizim dükkan küçük esnaf için uygundu. Bir emlakçı kiralamıştı.. Zaten kiralar yüksek değildi..
Dükkanımız bir apartman bloğun giriş katıydı. Dolayısıyla apartmanda oturanlarla tanışıyor, yönetim toplantılarına katılıyorduk.. Çok az kişi oturduğu için binanın ilk yönetimlerinde hep ben ya da Hamit yönetici oluyorduk. Aynı zamanda oturduğumuz blokta da yönetimde rol alıyorduk.

Erenköy'deki evde de yöneticilik yapmıştım.. ama buradaki blokların yönetiminde bayağı kanun kitapları okumak durumunda kalmıştım.. Emlak Bankası'nın kendi işletme projeleri de vardı.. onları da bilmek gerekiyordu..
İlk hesaplamalar çok zordu.. Hem dairelerin hem dükkanların katılımlarını belirlemek ve ortak giderlerin bütçesini çıkarmak, ortak giderleri paylarına uygun dağıtmak hem bilgi hem emek istiyordu..
Bu alanlarda hep elimizi taşın altına koyduk ve elimizden gelen çabayı gösterdik. Yönetimlere hep gönüllü olduk..
Dükkanımızın üst katında oturan Naciye Hn. ve başka bir iki komşumuzla bizim dükkanda sık sık görüşüyor, çay içiyor, bazen yemeklerimizi birlikte yiyiyorduk.. Aynı sıradaki Eczanede Eczacı Selma ilk kez bir eczane açmıştı ve ailesiyle gelip gidiyordu, iki arada bir derede birbirimize gidip sohbetler yapıyorduk.. Dükkanda hiç canım sıkılmıyordu..
Zaten sabahları işe gider gitmez temizlik yapıp, cam silip, toz alıyor, öğlen ne yiyeceksek planlıyor ondan sonra da muhasebe işlerine geçiyordum.. Hamit dışarı giderken bana hangi işleri yapacağım konusunda plan bırakıyor, sorularımı cevaplıyor, öğretiyordu..
Sadece bir cep telefonumuz vardı ve Hamit kullanıyordu..
Beni arayacağı bir numara yoktu..
O zamanlar cep telefonları yeni çıkmıştı.. Telsiz telefon gibiydi.. Kocamandı.. anteni vardı ve her yerden de çekmiyordu..
Tüm bunlarla uğraşırken aynı günlerde bir yandan da para biriktirip borçlarımızı ödüyorduk..
Yeni bir hayata başlamıştık..
Legolar yavaş yavaş yerlerine yerleşiyordu..
Her şey planladığımız gibiydi..
İstediğimiz adımları atabilmemizin mutluluğunu yaşıyorduk.
Yeni evimizin her katına her gün yeni bir aile taşınıyordu ve yeni yeni tanışıyorduk..
Harika dostluklar yaşayacağımızı o ilk günlerde henüz bilmiyorduk..