Şenol Bey eşyalarını toplayıp Levent'e gitmiş, ben de Eczacıbaşı'nda yandaki fabrikaya geçmiştim..
Tüm çalışanları zaten tanıyordum ama onlarla birlikte hiç çalışmamıştım..
Koca koca kazanlarda mikrop üreten bir fabrikaydı.. antibiyotik hammaddesi üretiliyordu. Üretim tamamen Eczacıbaşı'nin İlaç fabrikasına yapılıyordu. Bu nedenle organizasyonu küçüktü. Çalışanlar ve yönetim kadrosunun çoğu neredeyse Mühendisti.. Ben burada çalışıyordum ama yöneticim yoktu. Bu fabrikada kimseye bağlı çalışmıyordum.
Eczacıbaşı'nın yönetim anlayışıyla huzurlu bir şekilde çalışıyor olsam da artık kendimi geliştireceğim bir işim yoktu. Gidip geliyor, işimi yapıyor, paramı alıyordum..
Üretim sürekli Kalite Yönetim Sistemleri üzerinde çalışıyor, ürün ve hizmetlerinin Uluslararası Standarda uygun olarak üretildiğini gösteren onayı alıyor ve kutlamalar yapılıyordu..
Yine böyle bir güzel günde ISO 9001 kalite belgesi alınmış... tüm personel ve işçiler oradalar..
Kalabalıklara pastayı kesmek ve dağıtmak hep benim işimdi.. :)
O sıralar Emlak Bankası'nın Büyükçekmece'deki projesinden aldığımız ev teslim edilmişti.. Aman ne kadar güzeldi.. :)) İkinci katta.. İki oda bir salon.. Kutu gibi ama planı muhteşem.. İnşaatta o zamanlar bizim hiç alışık olmadığımız malzemeler kullanılmış.. içinde beyaz eşyaları.. bahçesinde çimler döşeli, altında kocaman otoparkıyla bize heyecan veriyordu.
Hafta sonlarında Erenköy'deki evimizden Büyükçekmece'nin sakinliğine geliyor ve akşama kadar evde vakit geçiriyorduk. Bir masa 1-2 sandalye koymuştuk. Evdeki fırında ya börek yapıp çay demleyip balkonda içiyor ya da pratik makarna yapıp keyif yapıyorduk.
Aramızda konuşurken "bu ev ne olacak?" sorusuna cevabımız yoktu.. Benim işyerim Ayazağa'da Hamit'in işyeri Beyoğlu/Tünel'deydi.. Büyükçekmece'de yaşamak bana uzak bir ihtimal olarak görünse ve bu kadar uzakta yaşayabilir miyiz? acaba diye düşünsem de Hamit "Emekli olunca gelir yerleşiriz, mutlaka burada otururuz " diyordu..
Günlerden bir gün Hamit yine elinde bir gazete ilanıyla geldi.. Emlak Bankası bu projedeki dükkanları da satışa çıkarmıştı... Bizim çok küçük bir miktar paramız vardı. İlana göre açık arttırma ile satılacak dükkanlar için muhammen bedelin yatırılması gerekiyordu. Hamit şartları inceledi ve "gidip bakalım" dedi..
Bir hafta sonunda iki caddeye sıralanmış dükkanlardan kesemize en uygun metrekareyi bulmaya çalıştık.. Dükkanları tek tek dolaştık.. İki caddeden hangisinin gelecekte daha ön planda olacağını kestirmeye çalıştık. Koca koca dükkanlar arasında baktığımız iki dükkanın büyüklüğü ve fiyatı bizim için uygundu. Birisi için bir girişimde bulunabilirdik.
Ancak açık arttırma ile satılacağından ya başkası daha fazla fiyat verir ve şansımızı kaybedersek diye bir de yedek dükkan belirlemiştik. Hamit her ikisi için de muhammen bedeli yatırdı. İkisinden birini alabilirsek harika bir yatırım olacaktı..
Mimaroba- Çarmıklı Caddesi
Biz böyle işleri hiç bilmeyiz. Açık arttırma, muhammen bedel gibi terimlerle yeni karşılaşıyorduk.. Her iki dükkan için Emlak Bankası bir mektupla tarafımıza açık arttırma gününü bildirmişti.. Çok heyecanlıydık.. acaba ne olacaktı? Ben iş yerimden izin aldım, Hamit'le birlikte Emlak Bankasına gittik.
Bir toplantı odasına alındık. Masanın etrafına banka yetkilileri oturdular. Bizden başka iki bey de açık arttırmaya girdiler. Önce dükkan hakkında bilgiler verildi .. sonra açık arttırmanın başlangıç fiyatı belirtildi. Küçük artırımlar yapıyorduk.. En son biz bir rakam söylemiştik ki diğerleri artıma gitmediler.. Banka yetkilileri bize dönüp "Hayırlı olsun dükkan sizindir" dediler.. İçimizde bir heyecan, ağzımız kulaklarımızda dışarı çıktık..
"Uzaklaşmayın ikinci dükkan için de şimdi açık arttırma var" dediler. Biraz sonra yine aynı şekilde
toplantı odasındaki yerimizi aldık. Bu sefer bu dükkana bizden başka talipli olan yoktu.. Banka yetkilileri bize dönerek
-Hayırlı olsun bu dükkan da sizin oldu.. dediler..
- " Aaaa nasıl olur? biz sadece bir dükkan istiyorduk, biraz önce aldık... Bu dükkanı biz yedek olarak tutmuştuk ama şimdi istemiyoruz". dedikse de banka yetkilileri "maalesef şartname gereği sizindir.. ama istemezseniz yatırdığınız muhammen bedeli yakarak iptal edebilirsiniz" dediler..
Şimdi ne yapacağımızı şaşırmış, sevincimiz kursağımızda kalmış, boyumuzdan büyük işlere kalkışmıştık.. şaşkındık..
Daha biz bir dükkanın parasını nasıl ödeyeceğimizi bilmeden iki dükkan almıştık !..