Bir Makbuz Her Şeyi Değiştirdi..



Eczacıbaşı'ndaki bazı arkadaşlar yatırım için  bir kooperatife giriyorlardı.  Kağıthane'deki bu kooperatifin sahibi bizim işyerine de gidip geliyordu.   Gerekli peşinatımız vardı, taksitler de zaman içinde ödenebilirdi.. Nasılsa artık kendi evimizde oturuyorduk, kira ödemiyorduk..

Hamit'le konuştuk  "tamam girelim"  dedik.  Ben peşinatı yanıma alıp iş yerime gittim..  (Bankaları o zamanlar şimdiki gibi kullanmıyorduk)..  Kooperatifin sahibi geldi, şartları görüştük.. Her şey tamam. Bu son günü iyi değerlendirmek istiyorum çünkü günlerden Cuma ve ben izne ayrılıyorum. Pazartesi günü  ailecek Kemer'e tatile gidiyoruz :)

Kooperatif sahibine paraları saydım.. her şey tamamdı.. 

(31 Ocak 2005 'ten önce bol sıfırlı paralarımız..)



"Karşılığında bir makbuz vermeyecek misiniz?"  diye sorunca.  "Yanıma almadım, sonra veririm!" dedi..  Bunu kabul edemeyeceğimi, yola bu parayla çıktığında başına bir şey gelse paralar çalınsa benim elimde hiç bir makbuz olmadığını"  söyledim..  Ancak ısrarla  "birbirimizi tanıyoruz, hiç bir sorun olmaz"  diyordu..

Tüm buna benzer konuşmalardan sona ben alışverişe son verdim..  "Acelemiz yok, ben tatilden dönünce yaparız"  dedim ve paramı geri aldım..

Yanında makbuz olmaması bizim hayatımızın dönüm noktasıydı..  
Parayı vermiş olsaydım bugünkü limanımızda olmayacaktık.. Rotayı farklı bir yöne çevirecektik..

Olaylar olup biterken insan bunun gerçekten bir rota değişikliği olduğunun farkına varamıyor. Ancak sapılan ve tercih edilen yolda ilerlerken önünüze çıkan fırsatları görünce farkına varılıyor..  

Cebimde parayla eve geri dönmüştüm.  Hafta sonu olduğu için para evde kalacaktı.. :(

Akşam eve dönünce Hamit'e durumu anlattım.. " Makbuz yoksa para da yok."  demiştim.. Adama ayıp olmuştu ama ticaret, ayıp kelimesi yerine kendi kurallarıyla ilerliyordu.. öyle de olmalıydı..  Hamit yemek masasında beni dinlerken birden aklına geldi..  

Bugün  Taksim Emlak Bankası'na  bir çek için gitmiş beklerken bankoda broşürler görmüş. Sonra memurdan daha fazla bilgi istemiş,  O'da faks kağıdına basarak fiyat listesi vermişti.  Hamit  "baksana bugün bu listeleri aldım, bir proje varmış"  dedi..

Faks kağıdındaki bilgiler  Emlak Bankası'nın Büyükçekmece'nin yanı başında Mimaroba, Sinanoba ismiyle ve büyük müteahhitlerle yapacağı projeyi anlatıyordu.  1+1, 2+1, 3+1  daireler vardı.  O zamanlar bu tiplere pek alışık değildik, böyle büyük projeler de henüz yeni yeni başlıyordu.




Emlak Bankası İstanbul'un çeşitli yerlerinde o zamanın büyük inşaat firmalarıyla  (Tekfen, Çarmıklı)
ortak projeler yapıyor ve satıyordu. Ataköy'de bu projelerden biriydi.

Listeyi incelediğimizde küçük dairelerin peşinatı tam da elimizdeki paraya denk geliyordu. Aylık taksitleri yüksekti ama benim maaşımla bunu ödeyebilirdik.. Üstelik  1. Kısım evleri bitmiş,  kısa zamanda teslim edilecekti..




Beş kısım olarak planlanan bölgede inşaatlar kısım kısım devam edecekti. Hemen gidelim bir görelim dedik..  Projeyi görmeden olmazdı..

Cumartesi günü hemen Erenköy'den yola çıktık .. Büyükçekmece'nin yanıbaşındaki bu büyük proje alanına geldik..  Şaşkınlık içindeydik... Şimdiye kadar böyle projeleri pek  görmediğimizden hayran kalmıştık..

Önü deniz, yeşillikler içinde, bahçeleri çim döşeli yeni sistemlerle yapılmış depreme dayanıklı binalardı.. Planları, yapı malzemeleri o zamana göre çok güzeldi.. Şimdi de hala güzel bence..  Evin metrekare olarak paylaşımı çok planlıydı..  Üstelik mutfaklarında Fırın, Ocak, Buzdolabı hazırdı..




Satış ofisine uğrayıp bilgi aldık ve çoğunun satışı yapılmış olan daireler arasından kalanları dolaştık.. Bir oraya, bir buraya, sonra tekrar oraya.. akşama kadar dolaştık.. evleri birbirleriyle mukayese ettik..

Boş olan  ikinci katta  çok beğendiğimiz 2+1  daireyi bir kağıda not ettik. Blok no ve dairesini yazdık.. Satışlar Ataköy Emlak Bankası'ndan yapılıyordu.  

Satış ofisi aynı dairenin başkaları tarafından da beğenilmiş ve not edilmiş olabileceğini belirterek sabah erkenden gitmemizi önerdi.. Çok heyecanlıydık.. Acaba biz alabilecek miydik?

Bu heyecanla Cumartesi günü evimize döndük.. Pazar günü her yer ve Bankalar kapalıydı..

Pazartesi günü de biz tatile çıkıyorduk..  !!??

Nasılsa tatile arabayla gidiyoruz.. deyip.. Pazartesi sabahı erkenden bavulları arabamıza yükleyip,   Ataköy'e  Emlak Bankası'na gittik..

Banka'da evimiz bizi bekliyordu.. Elimizdeki not kağıdından bilgileri vererek hangi eve talip olduğumuzu anlattık ve peşinatı verip anlaşmaları imzalayarak işlemleri tamamladık.. 10 Yıl geri ödemeli bir projeden 2-3 ay içinde teslim edilecek bir ev almıştık.. Hem de hiç aklımızda yokken 10 yıllık bir borca girmiştik..  Demek ki daha çok çalışacaktık :))

Çıkışta elimizde dosya arabamızın bagajında  bavullarımız heyecanla yola koyulduk. Ne mutlu bir tatil ama... Şimdilik hedef Kemer'di :))   Yol boyunca hayal kurduk, planlar yaptık..

Kağıthane'deki kooperatif çok uzun yıllar sürecek ve sonunda biter bitmez arkadaşlarım evleri satacaktı..  İşte bir makbuzun yokluğuyla bir bankadan alınan faksın aynı günün akşamında buluşmalarının hikayesi..

Bir taş bütün taşların yerini değiştirdi..  
Bu hikayeden sonra rotamızı tamamen başka bir yöne çevirdiğimizi hiç  bilmiyorduk..