Gürcan 5 yaşında hepsi PEKİYİ bir karne getirmişti :)
Yeniköy'de oturuyorduk..
Benim işim Ayazağa'da, Hamit'in işi Şişli'deydi.. Gürcan da Levent'te yuvaya başlamıştı.
6 yaşına kadar yuvaya devam etti.
Karnelerin hepsi PEKİYİ geliyordu.. :))
6. yaşına geldiğinde acaba okula başlasa olur mu?
diye düşündük.
O zamanlar "erken başlamasın, sonra diğer arkadaşlarından geri kalır" diyenler oldu. Pek kulak asmadık. Eğer yapamazsa sınıfta kalır, tekrarlar diye düşündük sanırım..
Madem ki böyle okula erken verelim dedik.. :))
Biz hayata erken başladık,
Çocuğumuz da öyle yaptı :))
Hemen yine aynı muhitte Levent Özel Yıldız Koleji'ne kayıdını yaptırdık, Okul da yaşını sorun etmedi..
İlkokula başladığı günlerde onun anlattıklarını bir deftere yazmaya başlamıştım. Okuma yazmayı öğrenince kendi yazar diye düşünmüştüm.
Anlattıklarını ilk günler yazdım, sonra okudum... Bir arkadaşından ve onun yaptıklarından bahsediyordu.
Yemekte ne yediniz? diye soruyordum ama yemekleri bilmiyordu :)) baktım yazdıklarım hiç bir şey anlatmıyor, bir kaç gün sonra vazgeçtim.
Ben işten saat 15:00'te çıktığım için evde Gürcan'ı karşılayabiliyordum. Servisle eve geliyordu. Genellikle servisten indiğinde hırkası yerlerde sürünür, yaka bağır açık, kurdeleler çözük olurdu. Pantolonun dizleri hep tozlu olur, aşınırdı, delinirdi... Çok hareketli, haşarı bir çocuktu..
Birinci sınıfta çok yakın bir arkadaş edinmişti. Çok kafa dengi görünüyorlardı. Bir gün "Anne Ali'nin doğum günü var Pazar günü saat 12:00 de bizi bekliyorlar" dedi. Hediyemizi alıp Levent'teki evlerine gittik. Pazar günü kapıyı çalınca henüz evlerinde keyif yaptıklarını, bizi o saattte beklemediklerini anladık.. ama geç oldu :)) bizimkiler daha fazla birlikte oynamak için saati erkene almışlardı :)) Daha önce hiç karşılaşmadığımız bu aile ile tanışmış, daha sonraları biz de arkadaş olup görüşmeye devam etmiştik.
Gürcan kalem tutumayı pek sevmezdi. Hala da öyle.. zamanla O'nun kalemi bilgisayar tuşları oldu..
Birinci sınıf bana çok ağır gelmişti. Kalem tutmayı sevmeyen çocuğum sürekli deftere çizgi çiziyor ve harfleri yazıyordu, sıkılıyordu.. Ders çalışmayı sevmiyordu, hiç bir zaman da sevmedi. Tüm okul hayatı boyunca O'nu ders çalışırken çok az gördüm..Hiç sınıfta kalmadı. Ortaokulda bir dönemde 6 zayıfı varsa bunları ikinci dönemde tamamını düzeltir, daha önce iyi olan dersleri zayıf gelir, iki dönemin ortalamasından sınıflarını geçerdi. :))
Hamit'in felsefesi ortalama olmak, hayatı kaçırmamak, tadını çıkarmak, fazla ciddiye almamak, fazla sahiplenmemek üzerine kuruludur.. Erkenden büyüyen küçük ama bilmiş çocuklar yerine yaşının yaramazlıklarını yapanları sever..
Bu felsefesini de hem bana hem Gürcan'a yansıtmış, bizi hep özgür bırakmış, sorgulamamış ve bizim adımıza bir çıta belirlememiştir. Ortalama yaptığımız her şeye geçer not vermiştir.. Hatta Gürcan Üniversite sınavına hazırlandığı dönemde O'nu "Açık Öğrenime gir oğlum, hem okur hem çalışırsın, en iyisi bu" diye yönlendirerek beni bile şaşırtmıştır.
Kalem tutmayı sevmeyen çocuğum sürekli bana kapı notları yazar, futbol takımları kurup liste yapar, ev gazetesi çıkarırdı. O'nun sağa sola bıraktığı bir sürü not kağıdı olurdu. Kimini "Lütfen kapının önünde okuyun" der paspasa bırakır, kimini merdivene asar, kimini de masaya koyardı. Bu notları yazmaya hep devam etti.. Evlendikten sonra bile Oya'ya "bana mantı yapsana" notu yazıp buzdolabına bırakmışlığı var :))
İlkokula başladığı dönemdeki yazılı kağıtlarını ve bana bıraktığı kapı notlarının hepsini sakladım. Şimdilerdeki gibi bir teknoloji kirliliği de olmadığı için her şey az öz ve bir kutunun içinde.. ulaşması, görmesi, anlaması kolay.. Biriktirilecek binlerce resim, video yok.. Bu yüzden çokluğun içinde kaybolmuyor insan.. O yılları da bu yüzden çok seviyorum..
Belki Gürcan ilerde bir gün kutuyu açıp neler yazdığına ve O'nun küçükken nasıl bir dünyası olduğuna bakacak, kendini görecek :)) Belki çocuğuna gösterecek..
Gürcan'ın daha küçükken yazdığı bu notlar, mektuplar, gazeteler, fikstürler o zamanlar bize
sadece çocukluk anıları olarak görünüyordu..
Oysa şimdi geriye dönüp baktığımda tüm bu notlar bir işaretmiş..
Kendi Doğum Günü için bana bıraktığı not :
Üniversiteyi Bilgi Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri bölümünde okudu..
Profesyonel olarak bu alanda bazı dergilerde çalıştıktan sonra devam etmedi.. bu işin amatörlüğünü daha çok sevdi.. İstediği konuda istediğini yazmayı, istediği gibi konuşmayı seçti..
Kalem tutmayı ve ders çalışmayı sevmeyen oğlum bizi gururlandıracak işlere imza attı.
Ne zor şeymiş bir yeteneği anlamak.. Bazı şeyler geriye bakınca daha çok anlam kazanıyor..
İyi ki ilk yazılarını saklamışım ..
Geçen yıl Hamit'in Gürcan'ın "Gol Atan Kaleye" programına gönderdiği tweet..
Baba-oğul TV aracılığıyla konuşuyor :))
Beşiktaş-İsrail maçı yorumu İsrail Gazetesi'nde
İlk yazısı için tıklayın ...
İlkokula 6 yaşında başlattığımız Gürcan iyi ki erken okuma yazmaya başlamış :))