Kader mi? Yoksa kendi payımız mı var?




Daha 9-10 yaşlarındayken soru üretmeye başlamıştım. İlkokul'da sınıfa Güneş'in kütlesinin 15 katı büyüklükte ve daha parlak olan yıldız hangisidir?  diye sormuştum..  Babam bize evde gök bilimle ilgili bir çok bilgi veriyordu..  Birçoğu aklımda kalmazdı ama Antares çok ilginç gelmişti.. Güneş sistemi içinde olmadığı için bilmiyorduk..  (Antaresin büyüklüğünü anlatan video için tıklayın..) Sınıfta kimse  ANTARES cevabını bilememişti..  O zamanlar başlamıştım soru sormaya ve sorulara cevaplar vermeye..

12-13 yaşlarımda radyo hayatımızda çok önemli bir yerdeydi..  Orhan Boran'lı  bir yarışma programında soru sorulurdu.  Bu soruları dinleyiciler gönderir Orhan Boran sorardı. Yarışmacı bilirse ödülü alır, bilemezse soruyu gönderene verilirdi.  Ortaokul öğrencisiydim  ama radyoya ben de soru gönderdim. 

Orhan Boran sorumu okudu..  "İstanbul'dan Arda Mayda'nın sorusunu soruyorum !"....  :)) 

Soru ne miydi?    "Civa kaç derecede donar?"    veeee yarışmacı bilemedi..  Orhan Boran  "bu soruya verilen ödülü soruyu soran Arda Mayda'ya gönderiyoruz".. dedi..  Kazandığım para bankaya yatırılmıştı da annemle  gidip çekmiştik. 

Yine 14-15 yaşlarımda bu kez Hürriyet Gazetesi'nin Kelebek ekine bir yazı yazmıştım. Konu çocuk yetiştirmekle ilgiliydi. Yazım Gazetede okurlardan gelen yazılar arasında ismimle yayınlandı :)) Aradan bir ay geçmişti ki Hürriyet Gazetesi'nden büyük kalın bir zarf geldi. Annemle içini açıp bir baktık ki ; yazım üzerine okurlardan gelen 20-30 mektup.. Adıma Hürriyet Gazetesi'ne  gönderilen bu mektupları biriktirip bana göndermişlerdi.

Mektupları görseniz.. benimle tanışmak isteyenler, "sen ne müthiş bir insansın"  diyenler..:))
Beni kocaman biri zannettiler sanırım.. Ahh keşke hem yazımı hem de o gelen mektupları saklamış olsaydım. Bu biriktirme huyum o zamanlarda yokmuş :((  Belki bir gün Hürriyet arşivinden yayınlanan yazımı bulurum??  Evet evet bulmalıyım..

16-17 yaşlarımda SES Dergisi'nin fena takipçisiydim. İçinden çıkan posterleri odamın duvarlarına 
yapıştırıyordum. Koca koca posterler duvar kağıdı gibi olmuşlardı. 




Ses Dergisi'nin yayınladığı bir soruyu bilmiştim.. Günler sonra SES Dergisinden gelen zarfı açınca içinden  ödülüm olan  45'lik bir PLAK çıkmış, inanılmaz mutlu olmuştum.  

Evlendikten sonra  Harbiye Şehir Tiyatrosu'nun düzenlediği Gençlik Günleri'nde Murathan Mungan dinleyenler arasından bana teklifte bulunmuş ve İstanbul Radyosu'na gidip programa katılmıştım.. :))

Ödüllerim devam ediyordu..

Eczacıbaşı'nda çalışırken de evli ve çocuklu bir bayandım..  O zamanlar kadın-erkek eşitliği ile kadının statüsünü yükseltmeye çalışan Duygu Asena Nokta Dergisi'nde kadın konularını gündeme alıyordu. Çalışmak isteyen kadınlara eşleri izin vermiyor, kadın oldukları için insanlar daha zor iş buluyor, iş bulanlar da ev-iş dengesinde eşinden destek bulamıyordu. Çalışan kadınlar için tam bir geçiş dönemiydi..

Bu dönemde Kadınca Dergisi'nde yayınlanacak bir yazı için bir arkadaşım beni aramış, dergiye gidip orada ropörtaj yapmıştım. Temmuz 1984 sayısında da yayınlanmıştı. 


Kadınca Dergisi'nde yayınlanan yazı..






Yine Eczacıbaşı yıllarında  fabrikaya çeşitli dergiler gelirdi. Bunlardan biri de Milli Prodüktüvite Merkezi'nin yayın organı ANAHTAR Dergisi'ydi..  Bu dergi ayda bir gelir,  baştan sona okurdum.. Arka sayfasında da çeşitli bulmacalar ve sorular olurdu. Bunlardan birine cevap vermiş ve sonraki sayıda  "Ödülü kazanan okurumuz : Arda Ulusoy"  yazısını görünce sevinmiştim. Bir-iki hafta sonra da bir kargo aracı fabrikaya gelmiş ve ödülüm olan deri evrak çantasını bana getirmişti :))

  



Daha sonra  Avon'da çalışırken  herkeslerin bir işi çıkınca  TV programına katılmış Meme Kanseriyle Mücadele çalışmalarımızı anlatmıştım.   Programa Gülten Kazmacı ve Tuluhan Tekeli gibi kadın gazeteciler de katılmış ben de onlarla beraber canlı yayında konuşmuştum..  Artık heyecanımı siz düşünün..

Daha sonra karlı bir günde  Ferhan Şensoy'la aynı sahnede  Yorgun Matador oyununda oynamış, sertifika almıştım :))  Ortaoyuncular'la Sahneye Çıktım yazım için tıklayın..




Şimdilerde yazdığım BLOG için   "ilerde bir kitap yapmalısın"  istekleri ve önerileri geliyor..  Kendi blogumun yazarıyım :))  Havaya girip kendime bir kartvizit bile bastırdım..

Galiba benim çocukluğumdan başlayan bir serüvenim var..  Gazeteler, dergiler, yazı çizi işleri, bulmacalar   hep ilgi alanım içinde oldular..  Bu gidiş birbirini niye takip etti? Neden?  

Kader denilen şey bu mu acaba?   Yoksa kendi  payımız mı var?



Dikkat :  Bu bir ödüllü soru değildir  :))