Okumanın Yaşı Yok ! Denedim, Öğrendim :)




Ben Liseyi bitirdiğim yıl ilk girdiğim sınavda Üniversiteyi kazanmıştım.  Aynı zamanda çalışmaya da başladığım bu yıllarda hem çalışıp hem okuyarak 2 yıl okuluma devam etmiştim. 


1980'li yıllardaki siyasi olayların devamsızlığı arttırması, iş değişikliği, evlilik, taşınma, uzaklıklar, bir yıl içinde çocuğumun olması  nedenleri üst üste gelince  okula devam edemedim.
Öylece kalmıştı..

O yılları anlatan yazım için  tıklayın.. 

Bir gün bir   AF   haberini alacağım aklıma hiç gelmemiş ve hayal bile etmemiştim.   Bazen hayat beklemediğimiz şeyleri de karşımıza çıkarıyor ve   sanki   "sen bilirsin"  diyordu..
Tercih senin..  Acaba bu tercihler bir yol ayrımı mıdır?

Eczacıbaşı’nda çalışırken durumumu bilen bir arkadaşım gazetelerde bir habere rastladığını 12 Eylül döneminde öğrenci olanlara yönelik af çıktığını söyledi.  Bu afla öğrencilere   o dönemde bıraktıkları okullarına tekrar dönebilme şansı tanınıyordu. Yıl 1992.

Bu af haberini duyunca çok heyecanlandım.  Yeniden öğrenci olabilmek harikaydı..  ve artık giderek Üniversite girişlerinin zorlaştığı zamanlarda elde ettiğim bu hak yabana atılacak gibi değildi... 

Bu kadar zorluklarla elde edilen ayrıcalığı ben kazanmıştım.. Şimdi önüme çıkan fırsatı değerlendirmem gerekirdi.. Mademki bu hakkı elde etmişim değerlendirmeliydim.

Peki eskiden devam etmeme engel bir çok  nedenim varken  şimdi ne değişmişti de devam edecektim?   Hala evliydim, bir çocuğum,  bir işim var ve  mesafeler yine uzaktı.... SORUN DEĞİL.. tüm bunları düzene koyacak gücüm vardı artık..


  • Evliyim...  ben ne yapmak istiyorsam sonuna kadar destek gördüğüm bir eşim var.. 
  • Gürcan Ortaokula gidiyor.. Yuva, kreş konuları kalmadı..
  • Eczacıbaşı gibi kurumsal bir firmada çok mutlu çalıştığım bir işim var..  bana bu konuda destek olacaklarına eminim.. bir çözüm bulabiliriz :))
  • Ev, işyerim ve okul arasında mesafeler yine çok uzak... ama sorun değil  artık arabamız var ve kullanıyorum  :))
  • Okullarda olaylı dönemler çoktan kapandı.. J 

O zaman şimdi değilse ne zaman dedim.


O günlerde 32 yaşındaydım. Normal olarak öğrenci olacak yaştan çok uzaktaydım...
Oğlum o yıl 10 yaşındaydı ve  ortaokula başlamıştı..  İş hayatımda 15 yılımı tamamlamıştım.. :))

Yıllar geçmiş benim girdiğim yılda İTİA olan okulum Marmara Üniversitesi olmuştu. 12 Eylül döneminden sonra bir çok Akademi ve Fakülteyi Üniversiteler bünyesinde birleştirmişlerdi. Benim bölümüm olan İşletme Fakültesi Bahçelievler'deydi....



İlk önce durumumu öğrenmek için zaman kaybetmeden işyerimden 1-2 saat izin alıp doğruca okuluma gittim..  adresini öğrendim, buldum.. koridorlarda öğrenciler doluydu.. öğrenci işleri bölümüne girdim. İçimde bir heyecan..  Koca kadın okulda öğrenci gibi dolaşıyorum :))

Kalbim pıt pıt..  acaba olumlu bir cevap alabilecek miyim? Sanki sınav sonucunu şimdi alıyor gibiyim.. Memur benim adımla numaramı istedi. Eski kimliğimi uzattım,   soyadımın değiştiğini, evlendiğimi söyledim.. “bekleyin biraz”  dedi. O sırada neler oldu hiç hatırlamıyorum.. o kadar heyecanlıyım..  benim bilgilerimi buldu..

“İkinci sınıftan bir dersiniz kalmış, onu verirseniz 3. Sınıftan devam edebilirsiniz”  dedi..
İnanmıyorum !!  peki bu ders hangisi?  “Ticaret Hukuku”.. “Peki nasıl vereceğim?”  “bütünlemeye kalan öğrencilerle birlikte Eylülde sınavlara gireceksiniz..  Oleeeeyyyy…Uçarak okuldan çıktım..

Okulu yarılamışım zaten J   Devam mecburiyeti ne olacak????

Okulda dolaşıp öğrencilerle de  konuştum,   Nasıl yaparım? dedim..  “Hiç sorun değil, mecburiyet var ama biz de devam etmiyoruz, yoklama yapılmıyor”  dediler.. Öğrenciler sabah okula gelip, etraftaki kafelere gidiyor ya da onlar da part- time çalışıyorlardı, bana cesaret verdiler.

Aslında yoklama yapılamamasının nedeni o zamanlar tüm öğrencileri alacak bir sınıfı ya da amfisi olmamasıydı. Sınıflar lise sınıflarından halliceydi, içinde aynı lisedeki gibi tahta sıralar vardı. Üniversitenin bu bölüme 60 öğrenci alması gerekirken 200 kişi alıyordu.  (Son yılların kontenjanı 231 öğrenci).. Öğrencilerin hepsi sınıfa gelmeye kalksa oturacak yer yoktu. .  Yoklama olmaması bana uyar, hatta beni desteklerdi J

Hemen heyecanla işime döndüm. İlk olarak durumumu paylaştığım arkadaşlarımla konuştum, heyecanla durumumu anlattm.. herkes çok sevindi. Şimdi sıra yöneticimle bu konuyu konuşmak...

Eczacıbaşı’ndaki Genel Müdür'üm  Şenol Bey’in yanına gidip masasının önündeki sandalyeye oturdum.. konuyu açıp okuldaki görüşmemi ve durumumu paylaştım. “Ben devam etmek istiyorum”  dedim...  Her konuda olduğu gibi ilgi gösterdi, sorular sordu..  O'nun da Üniversiteye devam eden iki kızı vardı..

Çok olumlu yaklaştı “peki nasıl devam edeceksin?”  diye sordu.. “Devam mecburiyeti var ama yoklama yapılmıyor, sadece sınavlara gidip geleceğim.. sınavlar için bile tam gün izin istemiyorum... sınav günleri   2-3 saatte gidip tekrar işime dönerim”  dedim.    “Valla işini aksatmadıktan sonra istediğin gibi git-gel”  dedi..

Allahım !  bazen şans kapıyı çalar ama sesini duymayız.. bazen şans kapıyı çalar hazır olmayız.. ama şimdi şans kapımı tekrar çalıyor ve ben hem kapının çaldığını duyuyorum hem de HAZIRIM.. sevincimi anlatamam..  Şenol Bey bu yaklaşımı göstermeseydi, her şey şimdiki gibi olur muydu?  

Bu anlattığım  konuşmadan  22 yıl sonra.. yıl 2014.. Bu Bayram Bodrum'da.. 
Şenol Bey'in evinde..  Teşekkürler.. :))





Hemen birkaç gün içinde tekrar okula gidip sınav tarihimi öğreniyorum.. Eğer bu sınavı veremezsem maalesef okuluma devam etme hakkımı yitiriyorum L Sınav bu dersten kalmış 2. Sınıf öğrencileriyle birlikte Eylül’de yapılacak. Yani aftan yararlanacaklara ayrı bir sınav yok..  öğrencilerle birlikte sınava gireceğim. 


Ticaret Hukuku kitabımı okuldan,  ders notlarını da  okulun karşısındaki fotokopiciden satın alıyorum.. sınava kadar iki-üç  ay var, nasıl heyecanlıyım.. Tam da yaz ve tatil dönemi.  Sanki bir roman okuyor gibi kitap sürekli elimde. Konu hukuk olduğu için ilgi de duyuyorum. Hiç unutmam o yaz Belekte bir kampa gitmiştik güneşlenirken benim elimde hukuk kitabı ! J  herhalde görenler beni bu yaşta avukat falan zaddediyorlardır J  öğrenci olacağım kimin aklına gelir?

Sınav günü çok heyecanlıyım, çünkü bu benim elime geçen tek şans.  Sınavın yapılacağı sınıfın kapısında beklerken aftan yararlanmak isteyen birkaç benim yaşımdaki beyle konuşuyoruz. Birisi fotoğrafçı olmuş. “derse çalıştınız mı?” diye soruyorum “Yooo. Ne çalışacağım,  olursa olur”  diyor..   İnsanların bir hedef koyduklarında sanki bunu pek de istemiyorlarmış gibi yapmalarının adı tembellik mi? yoksa o hedefi yeterince istememeleri mi?... şaşırıyorum ..  Onlar da bana soruyorlar  “evet çalıştım, ben devam etmek istiyorum”  diyorum..

Bu sınav  "bir şansımı deneyeyim"  denebilecek bir olay değil ki!.. test falan değil.. bayağı yazarak anlatmak  gerekiyor..   Şansını denemek onlar için ne anlama geliyor anlamıyorum.. kapıda bekleyen bu dersten ikmale kalmış 2. sınıf öğrencileri de var.. sınava birlikte gireceğiz..

Sınıfın kapısı açılıyor, herkes tek başına bir sıraya oturuyor. Heyecandan ölecek miyim acaba?
Hoca kürsüye geçiyor, sınav kağıtlarını dağıtıyor.. tepesine adımızı numaramızı yazıyoruz.. sorulara bakıyorum.. fena değil, sanki yapabilirim.. başlıyorum yazmaya..  sanki ilk iki sınıfı ben okumamışım gibi acemiyim..  şöyle mi yazsam, böyle mi yazsam?  Acaba uzun mu olur, kısa mı?  Acaba şu bilgiyi de ister mi? İstemez mi? Aklımdan neler geçiyor neler?  Her hocanın beklentisinin farklı olduğunu biliyorum ama ben hocayı tanımıyorum L

Yazmayı ve soruları yanıtlamayı bitirdim. Bitirenler kağıtlarını verip çıkıyorlar ama ben çıkamıyorum. Öylece bir kağıdıma bir hocaya bakarken beni görüyor.. “siz bitirdiniz galiba, verin okuyayım”  diyor L/)=/!  Yüzümün kıpkırmızı olduğunu hatırlıyorum, kalbim yerinden çıkacak.

Kalkıp kağıdımı çekinerek kürsüye bırakıyorum.  “Siz geçip oturun, hemen okuyayım”  diyor.  Ben sıraya tekrar oturup hocayı seyrediyorum. Yazdığım her satırın üzerini çiziyor. Hızlı hızlı kalemi kağıtta dolaştırıyor, o çizdikçe yanlışları çiziyor diye düşünüyorum. Birkaç dakika sonra bana dönüp “ geçmen için kaç lazım?”  diye soruyor.  “Geçer not kafi hocam diyorum”..  geçer not 50..   Hoca kürsüden sesleniyor  “sen çalışmışsın belli.. peki o zaman 65 aldın” diyor..  Teşekkürler, hem de binlerce teşekkürler  deyip  arabaya atladığım gibi işyerime dönüyorum. Artık bambaşka biriyim.. öğrenciyim..  havada uçuyorum, ayaklarım yere deymiyor.. müjdeli haberi herkesle paylaşıyorum..

Bundan sonra 3. Sınıftan devam edeceğim.  Okulların açılmasına sayılı gün var ..

Aldığım notu küçümsemeyin. Ticaret Hukuku dersim boş yere kalmamış.. O zamanlar İşletme'nin en baba dersiydi ve öğrencilerin korkulu rüyasıydı..

O zaman 32 yaşında,  11 yıldır evli,  10 yaşında bir çocuğu olan, 15 yıldır kesintisiz iş hayatında çalışan biriydim.  Bunların yanında  ÖĞRENCİ de olmuştum.. J





Hayallere, hedeflere sınır tanımadan, engel koymadan,  cesaretle atılmanın,  yaşama dört elle sarılmanın,  ilk adımları  başarmanın heyecanını yaşıyordum.  “Okulu bitirsen ne olacak?”  sorusuna henüz verecek cevabım yoktu.  Zaten  ne Hamit, ne ailem, ne de arkadaşlarım bu soruyu sormadılar..

Hamit beni destekleyen en önemli unsur oldu... çok sevindi. “Haydi bitir de birlikte ofis açıp çalışalım”  demişti.  Aynı okuldan mezun olacaktık..  Başlarken Hamit’e güveniyordum. Kendisi Mali Müşavir olarak İşletmenin bir çok dersini uyguluyordu, bana en iyi öğretmen  O olurdu, bilemediklerimi danışır, öğrenirdim.

Hamit kendi işini açıp Mali Müşavir olduktan sonraki
 "Meslekte 20. Yıl Onur Ödülü"  nü alırken..
Bu Onur Ödülü'nü aldığı yıl 40 yıllık iş hayatını sonlandırdı.. :)) 


Aftan yararlanıp okula döndüğüm yıllarda  Hamit özel şirketlerde Muhasebe, Finans Müdürü olarak çalışıyordu..  Beni yetiştirir, öğretir...   diye düşünüyordum.. 

Bu düşünce ve duygularla okulum başladı. Okula devam etmediğim için sadece vize ve finallere girecektim. Bu nedenle sınav tarihlerini alıyordum. Okulda bir çok tek dönemlik ders vardı. Bunlar birinci dönemde verilecek, ikinci dönemde başka dersler alınacaktı.

Dönemin tüm kitaplarını aldım.


3. Sınıf Derslerim
Bankacılık ve Hukuku,  Üretim Yönetimi,  Ticaret Hukuku,  Pazarlama İlkeleri,  İşletme Finansmanı, Maliyet Muhasebesi,  İş Hukuku,  Personel Yönetimi,  Banka ve Sigorta Muhasebesi,  Vergi Hukuku

Öğrenciler derslerde tuttukları notları fotokopicilere sattıkları için ara sıra gidip ders notlarını da satın alıp dönüyordum. İş çıkışlarında evdeki yemek hazırlığı bitip işlerimi yoluna koyduktan sonra ders çalışıyordum. Mutfak masasına yayılıyor, gece herkes yattıktan sonra daha verimli çalışıyordum. Bazı günler bu çalışmalar gece yarılarına kadar uzuyordu.

Hamit bana yardımcı olur.. diye düşünmüştüm ama heyhaaattt… hiç de düşündüğüm gibi olmadı.  

Maliyet Muhasebesi, Finansman, Üretim Yönetimi dersleriyle ilgili  bir soru sorduğumda  her seferinde “yaaa biz bunları böyle uygulamıyoruz... bunları hesaplamanın farklı yöntemleri var.".   "Yaaa ne olur sen bana buradakini öğretsen"  dediğimde de, valla ben bunları bilmem" diyordu.. Bu anlamda Hamit’ten hiç yararlanamadım.

Bazen işyerimde İşletme, İstatistik okumuş arkadaşlarıma soruları gösteriyordum ama onlar da “valla unutmuşuz” ya da “hiç hatırlamıyoruz”  diyorlardı.

Bu hesap-kitap derslerinde  öğrencilerin ders notları  elimde  olduğu halde anlamam mümkün olmuyordu. Bazı problemler için yöntemler vardı ama formülleri çözemiyordum.. Kendimi çok zorluyordum, üzerinde düşünüyor, bir mantık yürütmeye çalışıyordum. Okuldan da soracak hiç arkadaşım yoktu.. Derslere hiç gitmiyordum ki... 

Tüm bu hesaplı, problemli derslerde de anlatımlı soruların değeri 5-10 puanken, problemler  15-20 puan ediyordu. Geçebilmek için laf anlatmak değil problem çözmek gerekiyordu.

İşte bir sınav kağıdım.. Üretim Yönetimi Sınavı..






Bir gece saatlerce üzerinde çalıştıktan sonra simplex yöntemin nasıl uygulandığını çözdüm ve sonucu buldum. O gece o andaki sevincimi anlatamam. Sanki büyük bir yükten kurtulmuştum, uçuyordum.... Problemi çözmek ne kadar da kolaydı artık..

Çözdüğüm kağıdı bile yıllarca sakladım :))  Bu belki de hayattaki en büyük başarılarınız nedir? sorusuna verilecek cevaplardandır :))



Çözüm


Bu dersten 65 alarak geçmişim.. Ne büyük başarı..  :))

3. Sınıfın tüm derslerinde en düşük notla geçtiğim ders Ticaret Hukuku / Kıymetli Evrak = 50
En yüksek notla geçtiğim ders İşletme Finansmanı =  75

75 aldığım İşletme Finansmanı dersinde  ben hocadan ikinci kağıdı istediğimde, öğrenciler bana kağıtlarını sallayarak  "bizimkini alabilirsiniz"  dediler..  Kağıtlar bomboştu, kalem oynatamıyorlardı.. Bense ikinci kağıdı istiyordum.. Olacak iş değildi :))