İlk Tatilin TREN Maceraları




İlk yurtdışı tatilimize 1985 yılında çıktık. Bundan tam 29 yıl önce.. o zamanlar Türkiye kapalı bir ekonomi.. ithalat diye bir kavram yok, burada üretip burada tüketiyoruz. Yabancı markaları ve elektrikli aletlerin markalarını duyuyoruz ama kullanamıyoruz, bizde yok..

Otobüslerimiz, ulaşım araçlarımızda otomasyon yok, biletçiler çalışıyor. Sirkeci ve Haydarpaşa tren garlarında 2-3 peron var.   En çok minibüsleri kullanıyoruz.  Şimdi bile birçok şeyi farklı görüp şaşırırken 29 yıl önce nelerin farklı olduğunu bile bilmiyorduk.

Bu ilk seyahatimiz boyunca bilmediğimiz şeylerin üstesinden gelmemiz gerekti..  Tren garlarındaki makinalardan biletler aldık. Bize garip geliyordu.. makinalar çok zordu.. nereye gideceksen seçiyorsun, saati belirliyorsun, parayı denkleştiriyorsun, bileti alıyorsun.. Ne uzun süreçti.. Oysa bizim biletçilere söyle.. tamam.. Bir de makinaların dilini anlamak lazım, o ayrı dert.




Bir gün Almanya'da Bonn'dan Hamburg'a gitmek üzere trene bindik. Elimizde de haftalık tren biletimiz var. Bir hafta boyunca dolaşım hakkımız var. Bizim vagona  bir müddet sonra kondüktör geldi. Upuzun boylu, elinde çok kalın bir kitap var.  Kompartımandaki gençlerle Almanca bir şeyler tartıştı ve onlara ceza kesti.. yanımızdaki kadınla da bir şeyler aksi gidiyordu sanırım.. O sırada tren durakta durdu, kondüktör konuşmayı bırakıp kapıya yöneldi, o sırada kadın diğer kapıdan aşağıya istasyona atladı.. kaçtı..!..

Tren hareket edince kondüktör geri geldi, biz de biletimizi gösterdik.  Yarım yamalak birbirimizi anlayabiliyorduk, diğer yolcuların yardımıyla ne dediğini anladık..  YANLIŞ TRENDEYİZ"..  elimizdeki bilet maalesef bu tren hattında geçerli değil.. Almanya'da iki farklı hat var, haftalık bilet sadece bir hatta geçerli, iki hatta da kullanılmıyor.. Haydaaaa...

Kondüktör önce elindeki kalın kitabı açtı, oradan bir şeylere baktı, bize cebimizdeki tüm parayı alacak büyüklükte bir ceza kesti.. sadece ceza kesmedi.. önce  "Hamburg'a gidecekseniz gidiş ve dönüş biletinizi de kesmem gerekiyor."  dedi.  Bu tutarda bir ceza başımızı döndürdü.. Hamit  "gitmeyelim, inelim"  dedi.. Bir sonraki durakta indik ve geri döndük.. :((   Turistiz bilmiyoruz, iyi niyetliyiz, yabancıyız.. demek çaresizdi.. Alman disiplini ceza kitabını görünce anlaşılıyordu zaten.. çok katıydılar..  Cezalı gidiş dönüş biletimizi indiğimiz istasyona göre hesapladı ve ödedik..

Hamit bu cezadan sonra  bu ülkede artık para harcayamayız, her yere yürüyerek gitmemiz gerekir demişti de.. banliyöler arasında gideceksek hep yürümüştük gerçekten..

Avrupa'da trenler bir harika..  Almanya içindeki güzergaha ve çeşitliliğe bakar mısınız?



Aynı seyahatte rotamızı İsviçre'ye çevirmiş, Zürih'e yerleşmiştik.  Hamit bir arkadaşından duymuştu göller bölgesinde "Konstanz'a mutlaka uğrayın" demişti..  Kocaman makinaların bulunduğu bilet gişesinde Konstanz'a bilet bulduk.  Çok pahalıydı.. Alıp almama konusunda çekimser kaldık.. ama parmağımız düğmeye değince biletler şak, şak önümüze geldi.. İade de edecek bir yer de yok :((




Neyse biletler çok pahalıydı ve yol uzun sürüyordu ama olsun artık yapacak bir şey yoktu.. bir gidip görmeye değerdi.. ertesi gün trenimize bindik ve yol boyunca şahane manzaraları seyrede seyrede yol alıp arada bir de hat değiştirip başka bir trene binerek  Konstanz'a geldik. İstasyonda inince bir de gördük ki pasaport kontrolü var. Bizim de pasaportlarımız yanımızda sorun yok.

Görevlilere pasaportları verdik.. hemen itirazlar geldi.. adamlar sürekli Almanca bir şeyler söylüyorlar.. anlaşamıyoruz.. arada İngilizce karşılıklı çat pat konuşuyoruz.. nerede kalıyorsunuz? otelinizin adı nedir? oteli arıyorlar.. iki memur birbirleriyle karşılıklı atışmaya başladılar... biri diğerine bizim pasaportları fırlattı.. Neler oluyor Allahım??   Biri geldi  bize istasyondaki sırayı gösterip  "burada oturun ve sakın kalkmayın"  dedi..

Neler oluyordu? yabancı ellerde mahsur mu kalacaktık?   aralarındaki tartışma devam ediyordu.. Birisi bizden yana mıydı? bırakalım gitsinler mi? diyordu.. yoksa tutuklayalım mı diyorlardı? hiç anlayamıyorduk..

Görevli tekrar yanımıza geldi..  "burada oturun, akşam Konstanz treni geri dönecek, ona binip geri gideceksiniz"  dedi..  Hayallerimiz suya düşmüştü.  Konstanz tabelasının önünde bir hatıra fotoğrafı çektirmekten başka yapacak şey yoktu. Hem biletlerimiz boşa gitmişti, hem de bir günümüz.. ama 30 yıl sonra anlatacak bir anımız vardı artık :))  bir de başımız daha büyük derde girmedi salıverildik diye de gizliden gizliye seviniyorduk :))

Konstanz'da trenden inince Almanlar sınır geçişi için kontrol yapıyorlardı..  Gölde sınır geçişi vardı.. Anlaşılan  bizim Almanya vizemizin süresi dolduğundan giriş yapamıyorduk :))   Konstanz da tam 2 ülke sınırında :)) Hatta öyle ki  Almanya tarafında sokakta dolaşırken  arka sokakta İsviçre'ye geçiyorlarmış :)


Gölde  3 Ülkenin sınırı var.. Almaya, Avusturya, İsviçre..




Ren Nehri de İsviçre'de Alplerden  doğup  Konstanz'a dökülüyor..   Konstanz bu nedenle de Ren nehrinin doğum yeri sayılır..  Ren nehri üzerinde bir gemi yolculuğu nasıl olurdu acaba?  Tıklayın..





Yine aynı tatilde bu sefer Fransa'dayız. Paris'ten Amsterdam'a geçeceğiz. Tren istasyonuna gittik ama trenimizi peronlarda bulamadık.. Öyle bir istasyon ki alışık değiliz kocaman geliyor..  sonunda birine sorup öğrendik ki, yanlış istasyondayız..  Paris'te iki büyük Gar varmış.. Gar de I'est  ve  Gar Du North..  Bizim tren diğerinden Gar Du North'tan  kalkıyor. Kalkmasına da 15 dakika var.. acilen bir taksiye atlıyoruz ve trenimize son dakikada yetişiyoruz :)


Gar Du North

Biz gar deyince şimdi daha kötü durumdayız. Yıl 2014 Haydarpaşa Garı kapalı, Sirkeci Garı kapalı.. Yurt dışına çıkan trenlerimiz yok..  Avrupa trenleri ise vızır vızır..

Yine aynı gezide bu sefer İtalya ayağında tren istasyonundayız. Yine trene bineceğiz.. Milano'dan Venedik'e sabah gidip akşam döneceğiz.  Hamit Milano tren garında döviz bozduracak.. Bana da  "sen de tren bileti al" dedi.   İstasyon içinde ortada bir gişe var, önünde kuyruk, üzerinde de Venezia yazıyor. Hemen kuyruğa girdim ve  Venedik için 2 bilet aldım, trene bindik.



Milano Tren Garı

Kompartman büyük.. 10-15 kişi karşılıklı oturuyoruz.  Kondüktör kontrol için geldi. Herkes biletleri çıkardı. Hamit şöyle bir bakındı ve  "bizim biletler farklı, kimseninkine benzemiyor" dedi.. "Olsun dedim.. benzemesin.. abonmanı var, öğrencisi var, hepsinin tipi değişik"  ..

Sıra bize geldiğinde biletleri uzattım.. Kondüktör baktı  "Çok iyi.. biletleri rica edeyim" dedi.. "işte bilet" deyip geri uzattım.. tekrar geri verdi, tekrar uzattım ve "iyi şanslar diliyorum, ancak bu tren bileti değil, lotary bileti"  dedi..  Böylece tren garındaki gişeden özel Venedik çekilişi için büyük ikramiyeyi o hafta dağıtacak olan Lotary biletini aldığımı anladım :))

Düşünsenize trende turistlerin bizim Milli Piyango Biletlerini gösterdiklerini :))  Nasıl gülerdik kim bilir.. Ama trendeki kimse gülmedi.. İkimiz de kıpkırmızı olduk..  Hemen aklımıza Almanya tecrübemiz geldi.. Eyvaahhh.. dedik..yine cezayı yedik..hem de ne ceza.. biletsiz binmiştik..

İtalyan kondüktör gayet hoş bir şekilde  "ilk istasyonda inip bilet alın, tekrar binin" dedi..  Alman gibi koca bir kitap çıkarıp ceza kesmedi. Hemen ilk istasyonda inip bilet aldık. Tabii yolu yarıladığımız için bilet bize daha ucuza gelmiş oldu :)) Tektar trene binince kompartımana giremedik, çok utanmıştık, yol boyunca koridorda ayakta yolculuk yaptık. :((

Dönüşte Milano tren garında Lotary biletlerini gişeye iade ettim, parasını aldım :))  Lotary biletlerimize belki de büyük ikramiye çıkacaktı ama kim takip edecek? deyip geri verdik..  Koca gişe tren istasyonuna Venezia diye kocaman yazıyla konulursa bu olur işte :))   Üstelik gişedeki memura sadece "2 bilet alabilir miyim?"  demişim.. O da vermiş.. :))


Bu seyahatten sonra Almanları İtalyan'larla kuralları uygulama konusunda hep karşılaştırdık ve andık.. Akdeniz insanının, anlayışını, esnekliğini düşündük..

Ancak bundan tam 28 yıl sonra....  geçen yıl....  yeni bir tren macerasını Almanya'da yaşayacağımızı ve fikrimizi değiştireceğimizi henüz bilmiyorduk :))

Dünya'da herşey değişiyor, herkes değişiyor, sadece biz değişmiyorduk sanırım :))