Yazarınızın Dünya Seyahatinde Zorlukları !



Dünya Seyahatine çıkmadan önce kendime bir hedef belirlemiştim. Her gittiğimiz ülkeden yazacaktım. Bilgiler, duygular taze taze olacaktı. Ben ne görmüşsem beni izleyenler de gördüklerim ve yorumlarım hakkında fikir sahibi olacaklardı.

Seyahate çıkmadan önce Gülten Dayıoğlu’nun gezi kitaplarını okudum. Nasıl yazdığı ile ilgili fikir edindim. O önce gördükleriyle ilgili bilgileri ses kaydına alıyor, seyahat sonrası, yurda döndükten sonra yazıya döküyordu. Hatta rehberli turlara katılıyor, rehberin anlattığı kısımlardan da yararlanıyordu.  Dönünce ses kayıtlarını yazıya döküyor, kitap haline getiriyordu.  Ses kaydını yazıya dökmek çok zor , çok  daha fazla zaman bana göre..  Üstelik ben rehberli bir tuta katılmıyorum. Sadece iki kişiyiz J 

Ben ses kaydı falan yapamam.. Gezerken başka bir şeye odaklanmak istemem. Sadece fotoğraf çekmeyi severim.  Canlı bir performans sırasında elinde kamerayla ya da telefonla kayıt yaparken esas duyguyu kaçıranlara bile kızarım. O kayıtlar sonra ne olur? Allah bilir..

Seyahatle ilgili planlama aşamalarını ve  tur güzergahını çizen  yazılarımı da tamamlayarak  Düya Turuna çıktım. Herşeyim hazırdı… teknik donanım yeterliydi. Kalacağımız otellerde  ücretsiz Wi-fi olmasına dikkat etmiştik.  Bu bizim için kahvaltıdan daha önemli bir seçenekti.

Otellerdeki Wi-fi hem bize telefon görüşmelerimizi WhatsApp ve  Viber ise mesaj ve konuşmalarımızı ücretsiz yapmamızı sağlayacaktı. Bloguma yazılarımı yüklerken de otellerdeki interneti kullanacaktım.

Yanıma ekranı daha büyük olduğu için Ipad ve akıllı bir cep telefonu aldım.  Mobil internet paketim ise 30 dakikalık bir paketti ve bitince yenileniyordu. Ancak dolaştığım her ülkede geçerli değildi. Bu yüzden sadece Kuzey Amerika’da mobil internet kullandım. Diğer ülkelerde hiç konuşma ve internet için paket almadım. Turkcell paketleri dünyanın ülkelerine göre farklı farklı. Her yerde kullanılamıyor. Neredeyse her ülke için paket almak lazım. Avustralya ve Yeni Zellanda için ise zaten paket yok.  Uzaklar’da güney ve kuzey olarak ayrılıyor.

Ancak bir keresinde Hong-Kong'ta telefonum çaldı, refleks olarak açtım.. arayan Digitürk.. bir bant kaydı.. tanıtım yapıyor.. hemen kapattım.. ardından telefonuma mesaj geldi  "Uzaklar paketiniz kullanıma açılmıştır"  diye.. Eyvaaahhh..  bu paketler öyle ki;  kullanmazsanız açılmıyor ama bir kez kullanırsanız paketin tamamı açılıyor.. Böylelikle  45 lira faturaya eklenmiş oldu :(( 

Yazılarımı yazarken  Ipad istediğim performansı vermedi. Yazılar Türkçe karakterli değildi.  Bir sayfa yazı yazıp sonraki sayfaya geçtikten sonra geri dönmüyordu. Düzeltme yapmak araya bir şey ilave etmek deveye hendek atlatmaktan zordu, sayfalar ilerlemiyordu.

Tüm resimleri akıllı cep telefonumla çektim. Bu durumda resimleri yazılara eklemek için Ipad’a transfer etmem gerekiyordu. Bunu denedim ama yükleme inanılmaz derecede zor işliyordu.  Bende resim koymadan yazılarımı IPad ile tamamladım ve yayınladım. Sonra akıllı cep telefonumdan kendi bloguma ulaşıp yazılara telefonumdan resimler ekledim, hataları düzelttim, düzene koydum.

Bu anlatılanlar öyle kolay olmadı. Birincisi cep telefonu akıllı da olsa, internet hızına bağlı olarak resimleri bana getirmesi ve seçtiğim resimleri yazıya eklemesi dakikalar sürdü.

Bu arada oradan yazdığım yazılara yorumlar gelmeye başladı. Daha çok resim isteniyordu. J  Maalesef resim ekleme konusu beni çok uğraştırdı.. Bu yüzden yazılarıımda birkaç resimle yetinmek zorunda kaldım. Ancak şimdi tekrar gözden geçirip eklemeler yapıyorum. 

Yazıyı yazmak ve resimleri tamamlamak yetmiyor. Benim bir blog adresim olmasına rağmen www.ardaninpenceresi.com     herkes  çoğunlukla facebook’tan giriş yaptığı için yayınlanan yazımı bir de facebook’a atmam gerekiyordu. Bu bağlantıyı kurmazsam yazılar görülmüyor, okunmuyordu. 

Neyse ki ;  Dünya’nın her yerinde en güzel çalışan iletişim aracı facebook yazılarımı şıp diye ekliyordu.  J

Dolaştığım her ülkede gecikmeden yazılarımı tamamladım. Bir ülkeyi dolaşmayı bitirip hemen yazısını tamamladım.. Sadece bazı yerlerde daha bir sindirmek ve önyargılı olmamak için  2-3 gün geçmesini bekledim..  

Gülten Dayıoğlu gibi rehberler eşliğinde dolaşmadığım için, her ülkeyle ilgili bir çok konuda araştırma yapmam gerekti. Mobil internetim olmadığı için bu işler hep akşamlara kaldı.

Otele girdiğimizde sabahtan akşama dolaştığımız halde ben işe koyuluyordum.  Araştırmak, yeni bilgilere ulaşmak çok sevdiğim bir konu olduğundan bunu zevkle yaptım. Tabii internetin müsaade ettiği farklı hızlarda..  Yurtdışından bir şey araştırmak da zor. Yabancı google sayfaları, o ülkenin araştırma kaynakları öne çıkıyor.   Ülkenin kendi kaynaklarını  kullanmak en güzeli olacağından çoğunlukla okurken google çeviriden yararlandım. Her dilden çeviri yaptım.  Bazen bir tabelada gördüğüm bir yazının fotoğrafını çekip akşam çevirdim. 

Bir rehber ile dolaşmadım ama o ülkede öne çıkan özellikleri ve tecrübeleri internet sitelerinden tekrar okudum. Böylece yazılarımda bir cümle bile bilgi veriyorsam hepsinin dayanağı oluştu. Yanlış yorumladığım şeyler olmuştur elbet, ama hep araştırmaya çalıştım.

Yazı yazmak için verdiğim mücadelem bunlarla da sınırlı değil. Her ülkede karşıma çıkan elektrik prizi sorununu da çözmem gerekti. İkide birde hem telefonun hem de Ipad’in şarjı bitiyordu. Giderken Amerika’ya uyar diye aldığımız 3 dişli priz uymayınca oradan yenisini aldık. Meğer dişleri küçücükmüş.






Amerika’da aynı prizi kullandık ama  Brezilya farklı, Arjantin farklı., Yeni Zellanda farklı, Avustralya farklı.. diğer ülkelerin hiç biri aynı değildi. Onlar da sanırım turistler için bu zorlukları bildiklerinden otellerde priz bağlantı uçlarını bulundurup, eğer isterseniz kullanım için veriyorlardı. Böylece otellerden isteyip, her ülkede bir cihaz almaktan kurtulduk.

Bu teknik imkansızlıklar ve bazı  ülkeler hakkında 2-3 yazı yazmam nedeniyle her akşam mesaim devam ediyordu. Bazen internetin yavaşladığı ve işlerimin gece 2’ye 3’e sarktığı oluyordu. Hele Hong-Kong’ta internet resepsiyonda iyi çekiyor diye orada sandalye tepesinde 3’e kadar yazımı hazırladığımı hatırlıyorum.. Arjantinde de odamızdan iyi çekmediği için resepsiyonda çalışmıştım.

İnsan sevdiği şeyler için fedakarlık yapar. Ben de öyle.. akşamları da çalıştım ama sabahları yeniden dolaşmak üzere hazırdım.. J

Bazı günler karşımıza çıkan aksilikler ya da olumsuzluklarda “artık buradan yazı yazmayacağım, dönünce yazarım”  desem de.. duramadım..  Tam son yazım bu olsun dediğimde, hiç ummadığım kişilerden öyle meraklı, beni takip ettiklerini belirten, beni motive eden mesajlar aldım ki… çok mutlu oldum..  tekrar yazmak için mücadeleye koyuldum..

Geziden döneli sadece birkaç ay geçmesine rağmen yazılarımı okuyunca ben bile yeniden hatırlıyorum. İnsanın aklında her şey kalmıyor. Zamanla sadece 1-2 kırık dökük anı, birkaç resim, birkaç duygu kalıyor. ki.. duygular zamanla değişiyor. Yaşarken kızdığımız, üzüldüğümüz şeylere zaman geçtikçe gülmeye başlıyoruz. Bu yüzden duygular değişime uğramadan anıları yazmak en güzeli...

Geçen gün Bukowskı’nin bir kitabını okuyordum, diyor ki ;   “ hangi yazar beğenilmek için yazıyorsa  çekin sifonu üzerine.. “   Kendi kendime güldüm.  Benim gerçekten yazdığımı okusunlar ve beğensinler istiyorum. Bu yüzden gelen yorumlar beni çok mutlu ediyor. Kendim için bir şey yapmıyorum ki!  Paylaşmak için yazıyorum..  ama beğenilir mi? endişesi taşıyarak da yazmıyorum..

Ahh bir de yorumlarınızı facebook’a değilde yazılarımın altındaki “yorum” kısmına yapsanız.. hiç kaybolmayacaklar.. facebook’ta her yorum zaman tünelinde kaybolup gidiyor. Oysa yazılarımın altındaki yorumlar hep yazılarımla birlikte blogumda kalıyor..

İşte bu yüzden bazen de yorumlarınızı facebook’tan kopyalayıp bloguma taşıyorum..

Facebook önemli bir tanıtım aracı ama Bloguma sizin adınızla birkaç satır girmesi harika olacaktır.. benim esas alanım blogum..  
adresim :  www.ardanınpenceresi.com  
Google’dan direkt  Arda’nın Penceresi..

İşte yazarınız seyahati boyunca bu şartlarda yazmayı sürdürdü..  Sizden aldığı güçle..



Sözün özü beni motive eden ve yazmamı sağlayan herkese binlerce teşekkür.

Sayfamı takip edenler ben seyahatteyken daha da arttı.  Okuyanlar, takip edenler de Dünya Seyahati yapma isteği duydular.. seyahat planıyla ilgili sorular geldi.. paralar biriktirilmeye başlandı...  Bu yüzden  çok mutluyum..  Bu paylaşımlar tüm zorluklara değdi :))