Hayatta öyle dönemeçler vardır ki; buralardan geçerken yaşamınızın nasıl değişeceğinin farkında değilsinizdir.. Yaşayıp bittikçe ancak değerlendirilir.. Bu dönemeçlerde "doğru kararlar vermişim"
demek için bu yaşanmışlıkların mutluluk vermiş olması gerekir.
Bir şey başka bir şeye vesile olabilir.. Bir kişi sizin yön bulmanızda yardımcı olabilir.. Hayat tesadüflerle doludur.. Önemli olan şans kapıyı çaldığında hazır olmaktır.. Eğer kapının çaldığını duymazsanız, ya da bekle hazırlanayım derseniz.. geç kalmış olabilirsiniz..
Squibb’den ayrılmıştım, yaz gelmiş ve geçmişti, sonbahara yaklaşmıştık. Evde oturduğum günlerde yakınımda hiç kimsem olmadığından tek başımaydım. Gürcan vardı ama tüm gün sadece onunlaydım. Sadece 1,5 yaşındaki oğlumla konuşuyor geri kalan konuları kendi içimden konuşuyordum.. Ne bir arkadaşım, ne bir komşum ne de akrabalarım yanımdaydı.. Herkesler uzak kalıyordu. Günübirlik gidip gelinecek yerler değildi.. Hele o arabasız şartlarda..
Hamit “evde otur, sen çalışma” demesine rağmen artık böyle geçmeyeceğini ve çalışmaya
ihtiyacım olduğunu hissediyordum. Ne iş
yapabilirdim? Üniversite hayatım yarım
kalmıştı, bir mesleğim yoktu. Unkapanı Dershanesi’nde kayıt memurluğu yapmış
ofis makinalarını kullanmayı öğrenmiştim. Squibb’de de personel bölümünde
çalışmıştım… tüm işi öğrenmiştim.. ama şimdi ha diyince iş bulmak kolay
değildi.
Gazetede o günlerde Eczacıbaşı’nın bir ilanını gördüm.
Sekreter arıyorlardı. İstedikleri
özellikleri karşılayabiliyordum. Ofis makinalarını kullanabilirdim. O zamanlar
sekreterlik okulları vardı. Ben okulunu bitirmemiştim ama Unkapanı’ndan ciddi
bir tecrübem vardı. Sadece ofis makinalarının değil, rapidoların, aydınger kağıtlarının, mumlu kağıtların, IBM makinaların
uzmanı olmuştum. Eczacıbaşı’na müracaat
ettim J
Aradan 1-2 hafta geçerken benim Squibb’te yöneticim olan,
beni işe alan Müdürüm Doğan Bey beni aradı.
“Ben yeni bir işe girdim, iki fabrika yan yanayız.. Öteki fabrika da
bana bağlı çalışacak ve tek başına yönetecek birini arıyorum, sen gelir misin?
“ dedi..
Amanııınnnn…J
Squıbb'te çalışırken
Ayaktakiler.. soldan ikinci Doğan Bey.. dördüncü Ben..
İş kolu benim daha önce çalıştığım gibi İlaç değil.. İlaç Fabrikaları tertemizdir, hijyendir.. Bu iş kolu tekstil L .. yani en pis iş kollarından biri.. tabii o zamanlar öyleydi.. şimdiki teknoloji ile durumunu bilmiyorum.. OLSUN..
Gürcan ne olacak? Bir
çocuğum var. O’nu yerleştireceğimiz
bir Ana Okulu buluyoruz ve Gürcan artık sabah
gidip akşam dönüyor. Henüz 1,5 yaşında.. O zaman başladığı Levent'te Emlak Kredi Bankası Bloklarındaki Özel Fazilet Ana Okulu'nda ilkokula başlayana kadar devam ediyor..
Hamit’in iş yeri Şişli’de arabamız da var.. Sabah akşam getirip götürüyor. Gürcan’ın sabah kahvaltısı, altını bağlama, giydirme gibi tüm işlerini yapıyor, ben çok erken çıkıyorum.
Doğan Bey’le tekrar çalışabilmek inanılmaz güzel.. üstelik daha da fazla sorumluluk üstleniyorum.. işleri tek başıma yürüteceğim.. Doğan Bey yan fabrikada.. onlar dokuyorlar, biz boyuyoruz.
Üretimin içinde kenarda bir oda. İçinde bir tek ben varım.
Fabrika toz içinde.. (tekstilden dolayı), üstelik bazı günler acayip kokuyor,
boyanın rengine göre kokusu oluyor.. Siyah boya fecaatti.. Bu nedir deyince
“zıkkım” demişlerdi, “zıkkımın kökünü
ye” derler ya bedduadır. Niye? Berbat
kokuyor da ondan.. OLSUN..
Ben iştahla gidip geliyorum, işlere alıştım, düzen kuruyorum
sayılır. İşçi alımları yapıyoruz. Ben
ilan veriyorum, mülakatları Ustabaşı’lar yapıyor, işe alımlarını
tamamlıyorum. Talimatları Doğan Bey’den
alıyorum.
Bir gün telefonum çalıyor. Aaaa arayan Eczacıbaşı… görüşmeye çağırıyorlar.. Onlara telefonda “kusura bakmayın ben eski yöneticimle
birlikte çalışmaya başladım” iş
aramıyorum diyorum, teşekkür edip kapatıyoruz.. hiç aklımda kalmıyor.. iki
arada bir derede kalmış hissetmiyorum.. Doğan Bey beni çağırmış, onun yanında
olmalıyım !!
Yeni işimde çalıştığım fabrikada başka yöneticiler de var.
Özellikle çok karşılaştığım Üretim Müdürü.. Arada sırada işçi alımlarıyla
ilgili benden bilgi alıyor, talimat veriyor ama ben hemen Doğan Bey’e danışıyorum..
Her sabah karanlıkta Yeniköy’den minibüsle Mecidiyeköy’e
geliyor, oradan servise binip Zeytinburnu’na geliyordum.. Başlayalı sanırım iki ay olmuştu.. Günlerden
bir gün yine Üretim Müdürü bana işçi alımlarıyla ilgili bir talimat verdi.. İki
kişi daha alınacaktı.. Hemen Doğan Bey’i aradım
“Hayır dedi, alınmayacak”… Konu
uzadı gitti, Üretim Müdürü Doğan Bey’e söz geçiremiyor, bana sataşıyordu. .. tamamen arada kalmıştım.. yönetim anlamında fabrikada işlerin iyi
gitmediğini anladım.
Ertesi gün Doğan Bey
gelip “ver istifanı” “yaz, yaz
Patron’a gidiyorum” deyince bir
de oturup istifamı yazdım, daha doğrusu Doğan Bey söyledi ben yazdım... Bu istifayı patrona derdini anlatmak için
kullanacaktı.. ama ben zorlanıyordum,
kafam karmakarışık olmuştu. Yaşım daha 22-23..
Bir-iki saat sonra gelip istifamı geri verdi, tamam
dedi “hallettim”… sen çalışmaya devam
et, benim talimatlarım geçerli.. Bir
kere gözüm korkmuştu.. hiç böyle bir ortamda çalışmamıştım. Üstelik.. Doğan
Bey’in, böyle iyi kalpli bir adamın, Squibb gibi büyük kurumsal mis gibi bir firmadan sonra, nasıl böyle insanlarla çalıştığına
ve yaşadıklarına üzülüyordum.
O zaman kurumsal ve kurumsal olmayan, profesyonel yönetimlerin nasıl işlediği hakkında iyi bir tecrübe kazanmıştım.. Hemen ertesi gün Eczacıbaşı’nı aradım. “İlanınıza olumsuz cevap vermiştim ama eğer arayışınız devam ediyorsa lütfen beni değerlendirmeye alın” dedim.. Bu ani bir karardı. Yaşananlardan sonra uzun süre orada kalamazdım..
Birkaç gün sonra masamdaki telefonum çaldı.. merakla bekliyordum.. arayan Eczacıbaşı İlaç'ın Personel Müdürü'nün asistanıydı.. görüşmeye çağırıyorlardı.. Ollleeeyyyy... J O zamanlar Eczacıbaşı İlaç hayallerimi süsleyen yer. Tam karşısında 2 yıl çalışıp hep iç geçirdiğim.. hayal edemeyeceğim yer.. Türkiye’nin en iyisi..
Personel Müdürü o zamanlar Ruhi Keklikoğlu.. Tecrübeli, vakur, tonton.. Hayatıma yol vermiş birisidir.
Bu ilk işe alımla Ruhi Bey Eczacıbaşı’nda 12 muhteşem yıl geçirmemi sağlamış
oldu..
Mülakatta bana sordu
“neden önce bize hayır deyip sonra fikir değiştirdin?” dedi..
İlaç sektörü olması ve aralıklı birlikte yaptıkları sektör toplantıları nedeniyle karşılıklı iki fabrikanın
Personel Müdürleri tanışırdı. O’na yeni işimden Doğan Bey’e olan
bağlılığımdan “hayır” dediğimi, ama uzun vadeli bir iş seçeneği
olmayacağını gördüğümden de “fikir
değiştirdiğimi” söyledim. Kafasını sallayıp onayladı.. sanırım bu bağlılık hoşuna gitmişti.. Mülakatın diğer aşamalarını
da bir sonraki görüşmede tamamladık.
İkinci görüşme için çağırdıklarında Doğan Bey’e Eczacıbaşı görüşmelerimle ilgili nasıl
ilerlediğimi anlattım.. üzülmekle birlikte anlayışla karşıladı, yaşadıklarımdan
da üzüntü duyduğunu, kendisinin de uzun süre burada kalmayacağını belirtti.... hayırlısı olsun.. GİT.. dedi..
İkinci görüşmede Ruhi Bey bana işin detaylarını anlattı. İşim Eczacıbaşı İlaç Levent’te değil, Ayazağa’da kurulan ve yeni faaliyete geçen
Serum Fabrikası’ndaydı. Bu fabrikaya tüm alımlar yeni yapılıyor, bina henüz
tamamlanıyor ve mobilyalar geliyordu.

Çalışma saatlerinin değişik olduğunu, fabrikadaki tüm çalışanların işçi servisleriyle gelip gittiğini ve vardiya usulu çalışıldığından memurların da 07:00- 15:00 saatlerinde çalıştıklarını belirtti.
Her gün eksik çalışıldığından Cumartesi günleri de iş günüydü ve yine aynı saatlerde çalışılacaktı. Ben Unkapanı Dersanesi’nde haftanın her günü işe gitmeye sadece Perşembe günleri izin kullanmaya alışıktım. Bu yüzden hiç sorun değildi. Zaten Eczacıbaşı’nın kapısını aralamışken bunu mu dert edecektim !!
Ücretimi, haklarımı söyledi ve işe başlama tarihimi
belirtti.. Burada da sendika vardı. Üç
ayda bir ikramiyemiz, kömür yardımı, ayakkabı yardımı, her gün yarım kilo
yoğurt J İşçiler her gün yesin diye dağıtılırdı ama
çoğunlukla herkes hakkını biriktirir eve haftalık toptan götürürdü.. senelerce
evimizden yoğurt eksik olmadı..
Servis vardı. Hem de Yeniköy’den J Oleeeyyy… o gün eve nasıl geldim bilmiyorum.. Çok
heyecanlıydım.. Yeni bina, yeni mobilyalar, yeni personel, yeni yöneticim, yeni
işim J
J
Böylece hayatımın en önemli dönüm noktalarından birinde
hangi yoldan gideceğime karar vermiş oldum.
Doğan Bey’i geride bırakmış, ayrılmıştım ama ikimiz de bu sonuçtan
mutluyduk.
Ben Doğan Bey’in izini birkaç telefon görüşmesinden sonra
kaybettim. Aradan yıllaaaaarrrr geçti.. 16 yıl sonra
Avon’da çalışırken Avcılar’da arkadaşlarla saha araştırması yapıyorduk. Bir apartmandaki kapıları çalarken bir hanım bizi içeri davet etti, biz de onu
temsilci olarak kayıt ettik. Sohbet ederken eskiden Eyüp’te oturduğunu söyledi.
Ben de “benim de eski yöneticim oralarda oturuyordu” sohbeti başlatınca bu hanımın Doğan Bey’in
halasının kızı olduğu ortaya çıktı..
İnanamadım.. Allahım karşıma neler çıkarıyorsun?
Hemen telefonunu aldım. Doğan Bey Zorlu’da İnsan Kaynakları Direktörü olmuştu. Zorlu zaten benim bölgemdeydi, Avcılar’da.. Hemen ilk fırsat bulduğumda yanımda birlikte çalıştığım arkadaşım Hale’yle ziyaretine gittim. O’nu gördüm, sarıldım.. Bizi yanına alıp tüm binayı gezdirdi, Zorlu’nun spor salonlarını, kafeteryasını gezdik.. Artık iş hayatından çekileceğini söyledi, emekli olmak istiyordu..
Doğan Bey benim iş hayatımda elimden tutmuş, yön vermiş,
tavsiyelerde bulunmuş çok önemli bir kişidir. Kendisiyle 2 yıl çalışmış olsam
da o dönemde önemli yol ayrımlarına varmam hep onun sayesindedir. Squibb’den ayrılmamı istemiş, sonra bana yeni
işinde yanında fırsat vermiş, uçmak istediğimde de yol vermiştir.
Benim iş hayatımın başındaki bu yıllarda şansım hep tecrübeli ve profesyonel kişilerin
karşıma çıkması olmuştur. Bu aşamadan
sonra zaten hep uzun yıllar çalıştım.
Eczacıbaşı 12 yıl.. Avon 15 yıl..
Böylelikle hep karşıdan baktığım Eczacıbaşı'na girmiş, hayallerimi gerçekleştirmiştim. Bundan sonra işe dört elle sarılmak, bir an önce öğrenmek, şirketi tanımak, yöneticimin bir dediğini iki etmemek gerekiyordu..
Bu dönemde hayatımda her şey yeniden başlıyordu.. Yeni iş, yeni fabrika, yeni yöneticim, yeni arkadaşlar, yeni tecrübeler.. bunlara adım atarken üniversiteyi 2. sınıfta yarım bırakmıştım.. Kiradaydık, arabamızı yeni almıştık, kooperatif evimize taksit ödüyorduk.. evliydim, 1,5 yaşında bir çocuğum, 6 yıllık iş tecrübem vardı ve sadece 23 yaşındaydım..
Yine bir Cuma günü Zeytinburnu'ndaki boya fabrikasından ayrıldım ve Pazartesi günü Eczacıbaşı'nda sadece yeni işime değil, yeni hayatıma başladım..