Bugün sinemada bir film seyrettim.. Uğur Yücel'in SOĞUK adlı filmi..
Boğazımda bir düğümle ve sesim titreyerek sinemadan çıktım.. Bana anılarımı hatırlattı..
Bundan yaklaşık 10 yıl önceydi. Türkiye'nin en doğusundan yüksek kozmetik satış rakamları geliyordu. Bu rakamlar şaşırtıcıydı.. Gidelim yerinde görelim dedik.. Çalışma arkadaşım Esen ve ben Atlas Jet'in uçağıyla Kars'a öğleden sonra indik. İner inmez de Iğdır'a gitmek üzere servise bindik. Sadece bir gece kalıp döneceğiz..
Neredeyse hava kararmak üzereydi. Binaların kırık pencerelerinden kırmızı perdeler dışarı çıkmış uçuşuyordu.. Yollar toz duman içindeydi..etrafta öyle bir zenginlik falan görünmüyordu.. Şaşkındık..
Bu satış nereden geliyor diye daha da meraklandık.
Bizi burada o bölgede çalışan arkadaşlarımızdan biri karşıladı. Eşi ve kendisi öğretmendi ve 10 yıldır burada görev yapıyorlardı. Aslında Ankara'dan buraya gelmişlerdi.. ama çocuklarını burada doğurmuş ve büyütmüştü.. daha da buralarda kalmak niyetindeydiler.. çünkü eşi öğretmenlik dışında burada ticaret yapıyordu.
Iğdır bölgesi Ermenistan, Azarbaycan ve İran'a komşu.. Bu komşularıyla birçok yasal ve yasal olmayan ticareti var. Bu yüzden ekonomisi zengin.. yakıt kaçakçılığı çok yaygınmış.. O zamanlardan bu yana değişti mi bilmiyorum.. Nüfusun büyük bir kısmı da Almanya'ya işçi olarak gitmiş..
Sağa sola bakınınca öyle zenginlik falan görülmüyor, ama doğunun zenginliği arabalardan anlaşılıyor. Atalarımız söylemiş.. er kişi için hayatta üç önemli şey vardır.. at, avrat, silah.. atın yerini zamanla araba almış :)) avrat ve silah aynen devam ediyor..
Sınırda olmasından dolayı Rus kadınlar sınırdan giriş yapmışlar ve Iğdır'daki evlerde çalışıyorlar. Bunları duyunca camlardan uçuşan kırmızı perdeler daha bir anlam kazanıyor.. Bu kadınlar kendi ülkelerinde alıştıkları gibi giyiniyor, süsleniyorlar.. Kars'ta doğmuş büyümüş, geleneksel kültürle yetişmiş kadınlarımızdan farklılar.. Bu yüzden ekonominin büyük bir parçası da böyle dönüyor.
Ehh şimdi bunları da öğrendikten sonra gece bir otelde kalacağız... aman Allahım !!!
Arkadaşımız ve eşi ile sohbet edip birlikte yemeğimizi yedik. Burada böyle dostlarımızın olması şansımızdı. Onlar bölgeyi çok iyi bildiklerinden arkadaşlarımız bizim için bildik, tanıdık bir otelde yer ayırtmışlar.. Otel deyince oyle aklınıza kocaman bir yapı gelmesin. 2-3 katlı, kapısı belli olmayan bir bina.. Görevli çocuk bizi dolaştırmaya başladı. Burada yemek yiyebilirsiniz dedi ve bir kapıyı açtı. İçerisi loş, masalarda mavi gece lambaları var.. Esen'le birbirimizle bakıştık ve hemen "sağol biz tokuz" diyerek odamıza geçtik.
Genellikle seyahatlerimizde ayrı odalarda konaklarken bu kez Esen'le aynı odada kalmaya karar verdik. Yalnız başımıza hayatta kalamazdık.. Yatakların üzerinde battaniyeler vardı. Şöylece bir ilişip uyuduk..
Ağrı Dağı tüm haşmetiyle görünüyor, çok yakında.. Iğdır etrafındaki bu dağlık bölgelerden dolayı çukurda kalmış. Iğdır!ın bu çukurda kalmasından dolayı iklimi çok yakınındaki Kars'tan farklı. Kars indiğimizde buz gibi, karlarla kaplıyken Iğdır'da güneş vardı ve böyle dışarda oturabildik.
Bu iklimi sayesinde de bir tarım cenneti.. Türkiye'nin her yerinde satılan Iğdır'ın meşhur kayısısını görmüşsünüzdür..
Ağrı Dağı tüm haşmetiyle görünüyor, çok yakında.. Iğdır etrafındaki bu dağlık bölgelerden dolayı çukurda kalmış. Iğdır!ın bu çukurda kalmasından dolayı iklimi çok yakınındaki Kars'tan farklı. Kars indiğimizde buz gibi, karlarla kaplıyken Iğdır'da güneş vardı ve böyle dışarda oturabildik.
Bu iklimi sayesinde de bir tarım cenneti.. Türkiye'nin her yerinde satılan Iğdır'ın meşhur kayısısını görmüşsünüzdür..
Sabah havaalanına gidiş için minibüslerle konuşuyoruz. Tarifesi var. Saat 10:00 da kalkacakmış. Bize birer yer numarası veriyorlar. bu ne olacak? dıyoruz.. buna göre oturacaksınız.. haydaaa.. minibüste yer numarası ?? yine de hoşumuza gidiyor, yerimiz belli..
Yürüyerek dolaşıyoruz. Bir okul çevresine duvar örülüyor.. ancak garip renkli bir taşı alıp yontuyorlar ve onlarla duvarı orüyorlar. Bu taşları yontan yaşlı adamın yanına yaklaşıp "neden taşları yontuyorsunuz? ne değişik bir taş" diyorum. "Aaaa diyor.. bu taş harikadır.. Siirt taşıdır.. bunu yontup yerıne koy, bir yağmur yesin.. yerinden oynatamazsın, öyle sağlamdır"..
Öylece ayaküstü sohbet ediyoruz. Adam bize soruyor "siz niye buralara geldiniz?"
"İş için geldik" diyorum... "Oooooo çok iyi etmişsiniz.. çok iyi etmişsiniz.. hoşgelmişsiniz.." diyor... o sırada aklımızdan geçiyor iş demeseydik keşke diyoruz.. :)) her an yanlış anlaşılabilir :))
Saatimiz gelince minibüse geçiyoruz. Bizim numaralar arkada.. Hemen muavine "öne oturabilir miyiz?" diye rica ediyoruz, ama O'da oranın sahibi var, gelince ona sorun diyor.. Biz en öndeki 1-2 numaraya oturuyoruz. Bizim yerimize kimse gelmiyor.. derken en son yaşlı ama dinç, ak sakallı, uzun boylu bir dede geliyor, bizim numara O'nun.. :))
"Afedersiniz biz ilk defa geliyoruz, yabancıyız.. giderken dışarıyı seyretmek istiyoruz, burada oturabilir miyiz?" diye sorunca inanılmaz bir cevap alıyoruz. Yaşlı dede "ne demek diyor.. elbette oturun.. ama yabancı olduğunuz için değil.. kadın olduğunuz için!"... Kulaklarıma inanamadım.. Şimdiye kadar kadın olduğum için elde ettiğim en büyük ayrıcalıktı.. Söylem ve ifade ediş çok etkileyici..
Bu şaşkınlığım tüm yolculara dağıtılan siyah poşetlerle daha da arttı.. bu poşetler midemiz bulanırsa diye :)) eyvah diyorum.. demek ki midemiz bulanacak :(( ama hiç öyle olmuyor.. sallana sallana hoplaya hoplaya gidiyoruz :))
Minibüs köylere girip çıkıyor.. çoğu evin damı dal parçaları ve otlarla kaplı.. yolları tozlu topraklı... Aradaki tüm köylere uğruyoruz. Bazen yolda Jandarma kontrolünden geçiyoruz.. Bazen de minibüs köye girip, söyle bir sağa çekiyor.. stopp.. aaaaaa ne oluyor.. derken anlıyoruz.. şoför dahil tüm yolcular doğru kahveye.. bir sigara tellendirip, çay içip geri geliyorlar :))
Bu her köye girdiğimizde aynen devam ediyor. Kadınlar minibüste çocuklarıyla oturuyorlar, erkekler doğru kahveye.. çok komik geliyor.. sanki bir filmin içindeyiz.. Minibüs çocuk gürültüsü, ağlaması içinde..
Bu köyleri gördükçe sınırdan içeri giren kadınları düşünüyorum.. onların buralara geldiğindeki yeni hayatlarını..
Bugün de filmini seyrediyorum.. SOĞUK. .http://www.sogukfilm.com/
Uğur Yücel'in mükemmel anlatımıyla Kars'ta geçen bu filmi seyrederken tüm bu hatıralarım gözümün önünden geçiyor.. tüm seyrettiklerimi, gördüklerimle ve dinlediklerimle birleştiriyorum.. Kendi memleketinden başka bir kültüre göç etmenin ne zor olduğunu anlıyorum.. Boğazımda bir düğümle sinemadan çıkıyorum.
Kadın olduğum için bana yer veren dedeyi hatırlıyorum, bir de kırmızı perdeleri..