Los Angeles NBA Takımlarının maç yaptığı Staples Center'da maç var. Hem de Clippers maçı. Hidayet Türkoğlu' nun oynadığı takım. Rakip takım San Antonio Spurs. Biz oradayken bir maç olması muhteşem.
O sabah erkenden internet başına geçip otelimizdeki bilgisayardan e- ticket alıyoruz. Sistem önce e- mailimize bir bilgi mesajı gönderiyor, bu bir bilet değildir, biletiniz firma tarafından işlendikten sonra e- mailinize gönderilecektir diyor. Biraz bekliyoruz.. biletler geliyorrrr....
Biletlerin fiyatı Miami' dekine göre çok daha uygun.. iki kişi 66 Dolar. Arka sıralar ama olsun.. zaten e- ticket taki en uygun fiyatlı bileti yerine falan bakmadan alıyoruz... aksam saat 19:00 da maçtayız.. oleeeyyy.. Buralara gelmeden önce gidip bir seyredeyim dediğim bir hayal..
Maça daha bir saat varken gidip havayı koklayalım diyoruz.. tam da Staples Center önünde tramvay durağında inince heyecanlanıyoruz. Staples Center masmavi ışıklarını yakmış, şıkır şıkır bizi bekliyor. Tepesinden lazer ışıklar gökyüzüne yayılıyor.
Seyirciler gelmeye başlamışlar. Her iki tarafında da büyük otoparklar var. Ana giriş kapısına geliyoruz. Kapılarda görevliler var. Bilet kontrolü yapan bu grevliler hem " Hosgeldiniz " diyorlar hem de biletleri kontrol ediyorlar. Hepsi kırmızı takim elbiseli, beyaz gömlekli, kravatlı.. sanırsınız bir davete falan geldiniz.. Hepsi çok kibar, o anda siz kendinizi çok önemli hissediyorsunuz.. aaa ben bir basket maçına gelmiştim, yanlış oldu galiba modu yaşıyoruz.. İşte Amerikan şov dünyasının ilk giriş kapısı.. büyülüyor...
Biletler barkod sistemiyle okutulup içeri giriyoruz. Daha henüz ilerlerken görevlilerin arkasında bulunan çocuklar bize birer kutu veriyorlar. Allah Allah bu nedir böyle? deyip heyecanla açıyoruz, içinden Cliff Paul'un bir biblosu çıkıyor. Bir reklam kampanyası.. NBA yıldızı Chris Paul' un ikiz kardeşi gibi görünüyor.. birçok maske de salonda herkesin elinde sallanıyor.. Bana Clippers i hatırlatacağı için hediyeden son derece memnunum..
Biletler barkod sistemiyle okutulup içeri giriyoruz. Daha henüz ilerlerken görevlilerin arkasında bulunan çocuklar bize birer kutu veriyorlar. Allah Allah bu nedir böyle? deyip heyecanla açıyoruz, içinden Cliff Paul'un bir biblosu çıkıyor. Bir reklam kampanyası.. NBA yıldızı Chris Paul' un ikiz kardeşi gibi görünüyor.. birçok maske de salonda herkesin elinde sallanıyor.. Bana Clippers i hatırlatacağı için hediyeden son derece memnunum..
Hemen giriş katında yiyecek içecek yerleri, ışıklı yukarı çıkan merdivenler, asansörler.. Giriş katında takımın formalarını satan yerler, Clippers takımının çocuklara yardim kampanyası için bağış masası... oyunla ilgili bilgileri içeren dökümanlar..
Üzerinde... Oyunla ilgili notlar .. yazan bir kağıt aldık. Üzerinde maç yapacak iki takım hakkında tüm bilgiler var. Takım oyuncularının numaraları, adları, boyları, doğum tarihleri, pozisyonları, hangi ülkeden geldikleri, kaç yıl bu takımda oynadıkları, Koçları, Oyuncu yetkinlikleri, asistan koçu, atletik eğitmenleri, kondisyon koçları.. takımların puan durumları..
Oyunu seyretmeden once böyle bir bilgi verilmesi harika geliyor. Mac boyunca da bu kağıt çok yardimci oluyor.
Ust kata yuruyen merdivenlerle cikiyoruz.. Yemek yeme yerleri, barlar bu katta da devam ediyor.. Her yer dolu.. Işinden çıkan önce buraya gelip güzelce yemeğini yiyip, maçını seyrediyor.
Bir mini koridordan içeri giriyoruz, burası salon.. ;)) @&₺;()/:;&@ ...Bu anlamı olmayan işaretler şaşkınlığımı anlatıyor ;)) Sessizce bakındım.. yutkundum..
Salonun tam ortasinda tepeden aşağıya sarkan kocaman bir dev ekran.. yuvarlak şekil verilmiş ama siz bakinca 2 ekran yayını görüyorsunuz. Salonun her yerinden herkes aynı şeyi görebiliyor. Her bir yanında farklı yayın yapılıyor, salonda coşkulu bir müzik.. daha içeri girince içiniz kabarıyor, coşuyorsunuz.. Her sırada kayan ışıklı yazılar, reklamlar..
Oturacağımız numaralı tribüne girerken önce bizi görevli karşılıyor. Tribünde herkesi girişte karşilayan siyah pantolonlu, mor gömlekli kadın görevliler var. Herkesi doğru tribüne yerleştiriyorlar, kontrol ediyorlar.
Tribünler öyle dik ki ilk oturduğumuzda aşağı düşecek hisssi yaşıyorum.. Şöyle kuvvetlice koltuğa yapışıyorum.. Önümüzde iki sıra daha var ondan sonrası boşluk. Ön sıranın önüne şöyle 50 cm.lik bir cam koymuşlar, her an biri düşebilir hissi veriyor.. ama insanlar alışık, kimse benim gibi hissetmiyor, rahatlar..
Oyunun baslamasina daha var.. ortada oyun oynayan baska oyuncular var, antreman yapıyorlar.. Ortada oyunculardan baska kisiler de var..
Müzik capcanlı ve heyecanlı devam ediyor.. ekranlarda sürekli görüntüler, yayın yapılıyor.. Sahanın içinde bir bayan sunucu var. Işiltiılı mini elbisesiyle daha çok bir davete gidecek gibi duruyor, harika görünüyor.. Sahanin içinden sürekli yayın yapıp, seyircilerle konuşuyor, espriler yapıyor, bilgi veriyor, gülüyor.. Tam bir eğlence modunda..
Salonda bir D'Jay var. Bu sefer mikrofon ve kameralar onda, zenci.. salona o mükemmel ses tonuyla sesleniyor, konuşuyor, seyirciyi çaldigi parçayla coşturuyor..
Bir yandan sahada takım elbiseli birileri, sıraya dizilip birer basket atışı yapıyorlar.. Salon onları da alkışlıyor.. Kadın erkek karışıklar.. salon onları da alkışlıyor..
Derken takımın ilk 5 oyuncusu açıklanıyor, salonda kıyamet.. hepsinin görüntüsü ekranlarda.. her biri tanıtılıyor.. alkışlar her birine.. rakip takım oyuncuları da aynı şekil alkışlanıyor.. Bu bir şov.. oynayan takimlar NBA.. Salonda lay lay lom cekecek bir grup yok... seyirciler birlikte bir şarkı söylemiyorlar, tezahürat yok..
Oyuncular sahaya çıkıyorlar, alkışlar.... Hidayeti de görüyoruz... Los Angeles Clippers takımındaki tüm oyuncular ABD kökenli. sadece Hideyat yabancı.. bu gurur veriyor.. O' nu görünce ayrı bir bağırıyoruz. ;))
Oyuncular antreman yaparken bir yandan sahaya ponpon kızlar çıkıyor, dans ediyorlar.. Kırmızı takım elbiseli görevliler saha içinde de görev yapıyorlar. Sunucu ortada bir seyirciyle konuşuyor, birine bir koca çek veriyor.. sürekli bir aksiyon halinde... Biz tüm olanları ekranlardan kocaman izliyoruz. Iki ekran görüyoruz. Birinde sürekli kamera görüntüleri, diğerinde reklamlar.. Bazı reklamlar sesli veriliyor.
Müzik , oyuncular, D'Jay, sunucu bayan, ponpon kızlar, reklamlar, takım anonsları derken bir saniye bos kalmıyorsunuz.. Sürekli bir aksiyon var.. Her sahaya çıkan seyirciyle diyalogta.. ekranlarda coşan seyircilerin görüntüleri.. oynayanlar, dans edenler..
Maç başlamadan önce sahaya bir bayan çıkıyor harika sesiyle bir şarkı söylüyor. Bu şarkıda herkes ayağa kalkıp dinliyor. Saygı durusu gibi herkes bir ağizdan aynı şarkıyı söylüyor. Ama biz neden oldugunu bilmiyoruz.?? . Ses nasil yankılanıyor salonda, şarkı çok guzel..
Maç başlamadan 5 dakika önce bile boş yerler çok.. Ama maç başladığında her yer dolu.. İnsanlar son dakikaya kadar yemek yiyip-sohbet ediyorlar..
Maç başladıktan sonra da çok fazla mola alınıyor. Bu molalarda hep bir aksiyon var.., hiç boş kalmıyorsunuz. Set aralarında ise seyirci yeme- içmede...
Ortada yine ponpon kızlar, yine sunucu, yine reklamlar.. Bu sefer kameraman seyirciyi yakalıyor. Çiftleri gösteriyor ve opüşmelerini istiyor. Herkes ekranlara bakiyor, kimi yakaladi diye.. kendisini ekranda gören yanındakiyle öpüşüyor. Salonda çılgınca alkış kopuyor. Sonra başka bir çifte geçiyor.. öyle güzel yakalıyor ki, sanki o sırada kameraman eğlendiriyor,, bir adam gösteriyor, sağı solu boş, öpüş diyor ;)) adam sadece el salliyor, seyirciye öpücük gönderiyor..
Bir takım elbiseli adam ve hoş bir bayanı gösteriyor.. bayan ekranı görü farkına vardığında yooo yooo diyor işaretle, bu adam değil, öbür yanımdaki.. kamera sağa kayıyor, öbür adamı gösteriyor.. öpüşmelerinden sonra tekrar öbür adamı gösteriyor... bu sefer yooo yoooo diyor tekrar, guluuyorlar.. Ekran kimi gösterse herkes eğleniyor, herkes espri üretiyor, herkes çok rahat..
Harika bir deneyim yaşıyoruz. Daha çok bir eğlence programına gelmiş gibiyiz.
Bu sırada Amerika da tüm kafelerde, barlarda NBA maçları seyrediliyor. Müthiş para kazandıkları bir sektör. Bir de Hamit bana bu NBA takımlarının sendikaları olduğunu ve geçende grev yaptıklarını ve maçlara çıkmadıklarını söyleyince inanamadım.. Biz böyle şeylere alışık değiliz..
NBA de oynayan 23 yaşında genç oyuncu da var. Tüm kolejlerin basketbol takımlarından oyuncu yetiştiriyorlar. Buralarda seyirci oyunu barda seyrediyorsa birası önünde, yemeğini yiyiyor, eğleniyor..
Buralarda sporu sevmemek elde degil.. Elimdeki biblolar benim için çok değerli, zaten çantalar kısıtlı kapasitede.. umurumda degil, İstanbul' a kadar getiriyorum ;)) bana hep heyecan verecek, gülümsetecek, özledikçe bakarım..