Amerika Yerlileri ve Arşivleri



Yeni kıta.. birilerine yeni umutlar ve fırsatlar sunarken birilerini de hızla dönüştürmüş.. yok etmiş..
Önce çocuklardan başlanmış..

İşte o asimilasyon süreci ;

ABD’nin  Avrupa'dan yoğun göç aldığı dönemde Amerikan yerlilerinin kültürel değerlerinin yükseltilmesi olarak tanımlanan bir asimilasyon süreci yaşanmış. 




Bu dönemde ABD Kızılderili yatılı okulları bu kültürel asimilasyonda en etkili odaklardan biri olmuş.

Edindiğim bilgiye göre ;   Hristiyan grupların da desteğiyle asimilasyon görevi gören okullarda özellikle yerli çocuklara eğitim veriliyormuş.  Okuma- yazma ve temel aritmetik haricinde teknik okul şeklinde müfredata sahip olan kurum aynı zamanda tarımsal üretim alanında da çocukların becerilerini geliştirmeye yönelikmiş... Öğrenciler bu zorunlu tarımsal çalışmalar sırasında bölge ekonomisi için ucuz iş gücü de sağlamaktaymış


Pensilvanya 'da bir yatılı okul.. Kızılderili olmaktan Batılı olmaya yolculuk..




Aslında bir anlamda bakıldığında at üzerinde ve ilkel şekilde yaşayan yerlilerin sanayi ve tarım toplumu olmaları için ilk adım atılmış, bu çocuklar üretime katılmış...  Hepimiz kızılderili filmlerinden ulu manituyu,  yüzlerini nasıl boyadıklarını, başlarındaki tüyleri, kılık kıyafetlerini, okçuluklarını, batılı gördüklerindeki saldırılarını, at üstünde çarpışmalarını  çok kolay hatırlayabiliriz.   Artık  bu şekilde yaşayan Kızılderili  yok.  Onların torunları Amerikalı olmuş. 

1902 yılına gelindiğinde ABD çapında bu tür yatılı okulların sayısı 25’e, toplam öğrenci sayısı da 6 bine yükselmiş... Yerli halklar için temel eğitim zorunlu hale getirilmiş.. Öğrecilerin bu kamplarından çıkartılması için ailelerin onayı alınıyormuş.. Ancak okullarda öğrencilerin karşılaştıkları koşullar ve kültürel şok gençleri derinden etkileyecek şekilde gelişmiş.  Saçları kesilen, yeni elbiseler verilen öğrencilere yeni İngilizce isimler veriliyor ve kendi aralarında bile yerli dili konuşmaları yasaklanıyormuş... 

Hristiyan inancına göre kiliseye devam etmeye zorlanıyor, karşı gelenler şiddetli şekilde cezalandırılıyormuş.. 

Aşağıdaki resimde asimile olmus ve batılı toplumlara uyum sağlamış  Kızılderililer  görülüyor..  Batılı gibi elbiseler giyip, onlarla aynı dili paylaşmışlar.. Bu sahneleri de filmlerden hatırlarsınız. Kızılderililer kendi lisanlarıyla konuşur, anlaşmak bir hayli zordur, arada mutlaka bir tercüman vardır.










Bu müzeyi 3 yıl içinde ikinci kez ziyaret ettik.  National Museum of  The American Indian  .. Manhattan'ın güney ucundaki bu müzeyi ziyaret etmeden dönmeyin. Ayrıca linki tıklayarak bir müzenin internet sitesine hayran kalın :))

Bu değişim ve dönüşümü bir dönemin içinde anlatan görsellerin bir kaç fotoğrafını çekmiştim.   Bu fotoğraflar hikayeleriyle birlikte yerlilerle kapitalizmin nasıl başladığını anlatıyordu.  

Avrupalı tüccarlar önceleri bu yerli kabilelerden ilk olarak kürk almaya başlıyorlar... Karşılığında da battaniye ve bazı yiyecek içecek maddeler veriyorlar. Yerliler bu yumuşacık sıcak tutan battaniyelerle  kendi ürünlerini takas ederek ticarete başlıyorlar. 

  Batılı tüccarlar  bu mal alışverişinde yerlileri borçlandırıyorlar. Öyle seçenekli mallar geliyor ki, yerliler nasıl olsa öderiz diye bu güzelim ürünleri almadan edemiyor, sürekli borçlanıyorlar.   Ondan sonra ticaretin kanunları işlemeye başlıyor..




Bu resimde batılı tüccar yerlilerle toplantı yapıyor ve borçları ödemelerini, ya da takas edilecek malların neler olabileceğini açıklıyor.  Avcılıkta üstad olan yerlilerin kürk ile takasları ilerliyor.

Manhattan bölgesinin en güney ucundaki bu binada American Custom Service tarafından gemilerle Avrupa'ya gelip giden yeni Amerikalıların bu limandaki kontrollerinin nasıl yapıldığını gösteren belgeler ve fotoğraflar var.  Bu resimlerden birinde bir batılı  sosyetik kadın şık giyimli, sırtında kürk, başında tüylü şapka var.. Polis bavulunu kontrol ediyor,  kürkünü inceliyor..  Bayanın bavulu ortaya saçılmış,  içinde kürklü şapkalar, çeşitli  kürk parçaları..  Kürk en değerli şey ve kaçakçılığına izin verilmiyor..  ve bu yükleme boşaltma alanı  olan liman  kontrol altında tutuluyormuş. 
Şimdi burası müze.. Bu hikayeyi anlatıyor.

Bu kez New York'a tekrar gittiğimizde bu müzeye tekrar gittik.  Yukarda resimde gördüğünüz illüstrasyonlar kalkmış, bunun yerine kasa daireleri açılmış. Tüccarların Amerika'dan gemilerle gelen giden, altın külçelerin, paraların, tahta kasalarla nakledilecek malların depolandığı 
kasa daireleri sergilenmiş.  Paraları, altınları, hesap defterlerini görünce biz de sanki o yıllara gittik..






Ayrıca bu  tarihi binanın üst katında  bir ulusal arşiv var, herkese açık.  
Bizim 2013 yılındaki gezimizde yoktu, yeni açılmış.  
Bizim daha önce gördüğümüz illüstrasyonlar da muhtemelen arşive eklenmiş.  

Bu arşivde bilgisayarlar, resim tarayıcılar,  illüstrasyonlar,  mikrofilmler ve tüm bunları basabilmek için printerlar  gibi  aklınıza ne geliyorsa tüm teknik donanım var.  Amerika'ya göç eden binlerce insanın bilgisi,  Mahkemelerin tüm kayıtları, kurumların bilgileri, tarihsel önemli olayların tüm resim ve kayıtları burada. Bilim adamları, araştırmacılar ve soybilimciler için harika bir kaynak. 





Bir öğretim merkezi olarak açılmış.   Arşivin bizim kültürümüze ne kadar uzak olduğundan yola çıkarak  "böyle bir arşivi kim ne yapsın"  denilebilir?   Ama  New York City böyle düşünmüyor. 

 Ailelere, okul gruplarına buyrun gelin diyor. Atölyeler ve çalışma grupları yapalım.. geziler düzenleyelim, online erişimi deneyimleyelim.. Arşiv maceraları ve daha fazlası için   "buyrun bekleriz"  diyor ve etkinlikleri duyuruyor. O zaman anlıyoruz ki bu arşivin amacı sadece bilgileri bir araya getirmek değil.. O bilgileri daha fazla kişiyle paylaşmak,  tarihi yaşatmak..  

Ben daha kendi ülkemde bir tek arşivle böylesine tanışmamışken, çoğu bilgi ve belgeyi bıraktım nüfus kütüklerimizde bile 3-4 nesili gösteren bir soy ağacı göremezken bu hikayeyi hayranlıkla seyrediyorum.  





Bir de bağış kutusu koymuşlar,  "desteklerinizi bekliyoruz, size ihtiyacımız var"  demeyi unutmuyorlar.  Bu Amerika'nın kültürü.. Bağış yapmak, katkıda bulunmak buraların zenginliği..

Ben 1685 yılından bu güne kadar bilgi biriktiren ve kızılderililerden başlayarak, toplumsal tüm aşamaları, bilgi ve belgeleriyle  kendi arşivlerinde sergileyen ve araştırmaya sunan bu ülkeye hayranım..  Müzenin linkini tekrar veriyorum..