Yıllar yıllar önce, 70' li yıllar sonu, yaşım 19.. Liseyi bitirdikten sonra bir yıl yabancı dil kursu daha sonra ekmek parası kazanma sorumluluğu kapımızı çaldı. Tanıdıklar " Odakule Han' da bir şirket var " dediler,, "Ben öyle hanlarda çalışmam, hem de Galatasaray'da... istemem dedim" ..
Böyle dememin nedeni, tozlu, eski merdivenli, rutubet kokan, kapılarının önünde tavla oynayıp, kahvelerini yudumlayan insanlarla dolu bir han geldi gözlerimin önüne.. Bana "hayır öyle değil, gel gidelim bir başvuru yap" dediler.
İşte hayatım o zaman Arda ile kesişti. Kitapta mavi elbisenin iş müracaatı için uygun olacağını okuyup, terzi Nebahat Hanıma diktirdiğim elbiseyi giyip gittim. Hayal bile edemediğim Odakule İş Merkezi' nin 7. kat asansör kapısı açılınca, üzerinde beyaz bluz, altında gri etek ve beyaz topuklu ayakkabılarıyla , benim yaşlarda, cin bakışlı, görünüşünden çok becerikli olduğu belli olan, saçları dışarıya doğru sarılmış, ortadan ayrık, ses tonu etkileyici güzel bir genç bayan karşıladı beni
İlk iş görüşmemin verdiği acemi heyecanımı bu genç bayanın sıcak ilgisi bastırmış, yüzümde gülümsemeye neden olmuştu. Birkaç gün sonra o bayanın yanında işe başlayacağımı öğrendim. Arda bana yol gösterici hocam olacaktı. Çok sevinmiştim.
Asansörün karşısında son derece modern bir oturma grubu, geniş bir banko Facit marka iki daktilo ve bir santral vardı. Arda ilk önce bana santralı, daha sonra yazılan mektupların beyaz, sarı, mavi nüshalarının hangi siyah klasörlerin içine gireceğinin iyice öğretti.
Arda'nın yazdığı mektupların ne kadar hatasız, benim yazdığım mektupların ne kadar tipexli olduğunu gördükçe karamsarlığa kapılıp, bu işin çok zor olduğunu düşünmeden edemiyordum.
Son derece modern iş yerinde Arda ile mutlu bir şekilde çalışırken, bize daha sonra büyük bir deneyim olacağını ve diğer yapacağımız işler için çok iyi bir başlangıç olacağını bilmiyorduk. Disiplin ön planda olmasına rağmen birbirimize şakalar yapardık..
Öğlenleri, Hacı Salih lokantası, Mısırlı Apartmanı ve benzeri yerlerde
yediğimiz yemekler şirket tarafından karşılanırdı. Fakat Arda ile hiç yemeğe
çıkamadık, birimizin mutlaka ofiste nöbetçi kalması gerekirdi.
Bir gün ben nöbetçiyken Arda
Mısırlı Apartmanı'ndan telefon edip, "Hayri Bey (Genel Müdür'ümüz) seni çağırıyor toplantıya gidilecekmiş" dedi. "Sen gel öyle giderim" dememe rağmen "Yok hemen gel, gelirken yanına bloknot ve kalem al" dedi. Ben telaşlı bir şekilde hazırlanmaya başladım. Birkaç dakika sonra Arda yemekten döndü. "İyi ki geldin, ben de çıkıyordum" dedim . Nereye? Toplantıya... Ne toplantısı? telefon ettin ya, beni çağırdıklarını söyledin !.. Arda "sen de inandın değil mi? " deyince şaka yaptığı ortaya çıktı..
Bu ve bunun gibi daha birçok şakalaşmalarımız bizi eğlendirir, arkadaşlığımızı
pekiştirirdi.
İSOTAŞ'tan benden önce ayrılması ve sonrasında benim uzun bir müddet yalnız
çalışmam beni çok üzmüştür.
Sevgili Arda'cım, senin her zaman çok başarılı olmuş, azimli, çalışkanlığınla
etrafını büyülemiş bir iş kadını olduğunu yazmadan edemeyeceğim..
Sevgiyle kal,
Sevinç Ölçer
33 Yıl sonra
33 Yıl sonra