Heyecanlı Tanışmalar..



Türkiye çalkantılı bir dönemden geçiyordu.. Okula gitmek iyice zorlaşıyordu. Farklı grupların çıkardığı olaylar nedeniyle derslere giremiyor, ya da dağılıyorduk. Herkes sigara dumanıyla dolu kafeteryaya doluşuyor ve siyaset yapıyordu. Okula gitmek derse girmek pek mümkün olmuyordu. Bu yüzden çok az gitmeye başlamıştım, ama sınavlara giriyordum. İkinci sınıf  devam ediyordu. 

12 Eylül 1980'de  İhtilali yaşadık. Sabah kalktığımda haberi duydum ve işe gidemedim, sokağa çıkma yasağı vardı. Haberleri sadece radyodan ve televizyondan dinleyebiliyorduk.   Bu müdahale ile Süleyman Demirel'in Başbakan'ı olduğu hükümet görevden alındı,  TBMM   lağvedildi.. 

Hamit'le buluşmaya ve birlikte eve dönüşlere devam ediyorduk.  Tanışalı  6 ay  olmuştu.  Bir gün Topkapı'da minibüs beklerken  "bu ne kadar devam edecek?"  dedim..  "Eğer senin için uygunsa hemen  ailelere açılabiliriz"  dedi..  O günden sonra planlarımız hızla ilerlemeye başladı. 

Yani bir evlenme teklifi söz konusu değildi.  Romantik bir ortam yoktu, aksine kalabalık bir minibüs durağı vardı  ve ayaküstü konuşuyorduk..   Süreç kendi kendine ilerlemişti.  Zaman ve mekan artık önemli değildi.. Kış bastırıyordu, havalar soğumaya başlamıştı..  1980 yılının Ekim ayındaydık.  

Önce Hamit'i abimle tanıştırdım. Aksaray'da bir pastanede buluştuk,  sohbet ettiler. Biraz oturup birer tatlı yedikten sonra Hamit bizden ayrıldı. Biz de abimle minibüse binip geri döndük. Yolda abim bana aramızda kaç yaş fark olduğunu sordu. Eeeeeee.. aramızdaki yaş farkı 10'du.  Benim abimle aramdaki yaş farkı ise 7.. Bir yorum yaptı mı hatırlamıyorum?  Olumlu ya da olumsuz bir fikir de beyan etmedi. 

Şimdi sıra benim Hamit'in ailesiyle tanışmama gelmişti. Hamit ailesine konuyu anlattıktan sonraki gün yine Beyoğlu'nda bir pastanede buluştuk.  Hamit'i oldukça üzgün gördüm, yüzü asılmıştı. Merakla ne olduğunu sorunca  "bizimkilere açıldım"  dedi..   Eeeeee.. nasıl karşıladılar???   Olumsuz... Neden?  Açık olduğun için.. onlar kapalı bir gelin hayal ediyorlar.  İlk gelinleri Nurşen açıktı bari senin eşin kapalı olsun, böylesini isteriz.. demişler.

Hamit Silahtar'da  ailesiyle oturuyor.   4 kız kardeşi  ve bir abisi var. 

Abisi İnşaat Mühendisi olmuş,  Nurşen'le evlenmiş, bu çevreden  çıkmış. Teyzem'le  Sirkeci Büyük Postane'de aynı iş yerinde çalışacak olan, Teyzem'den aldığı resmi Hamit'e gösteren Nurşen :))   
Hamit de aynı zamanda 30 yaşında Üniversiteyi bitirmiş modern bir adam.  Kurmak istediği hayatla ailesinin beklentisi arasında çok büyük bir fark var. 

Anne babasının Hacca gidişinden sonra her şeyin değiştiğini, daha kapandıklarını gözlemliyor. Çocukluğunda bir kamyonun arkasında kadınlı erkekli deniz kenarına pikniğe gittiklerini, babasının yanık sesiyle nasıl güzel türküler söylediğini hatırlıyor.

Ailesinde bir değişim başlıyor. Nurşen ilk gelinleri olarak Ankara'dan yeni gelmiş, çalışan kadın profiliyle aileye giriyor. Tasvip edilmese de bir ilişki düzeyi tutturulmuş. Bu sıralarda mahalle baskısı çok yüksek. Daha sokağın başından göründüğünüzde mahalle gözlemlemeye başlıyor. Tüm bu nedenlerle aile ister istemez konu komşunun da yüzü gülsün istiyor. Bir sürü akrabalar var, sorular geliyor ve hepsini karşılamak zorunda olan onlar. Zor bir durum.

Pastanede Hamit'e biraz daha detay sorduğumda açılıyor. Ailesi  "evet tanışırız ama bize gelirken oje sürmesin, tırnaklarını kessin,  başını kapasın da gelsin"  isteklerinde bulunmuşlar. Aramızda biraz sessizlik oluyor. Benim ailem modern, babam fizik, kimya, biyolojiye ilgi duyuyor, annem özgür bir kadın.  Bunlar aklımdan geçerken birden  "belki kapanamam ama, tırnaklarımı keserim, ojelerim sorun olmaz, silerim" diyorum.  Hamit yine sıkıntılı ve mutsuz..  "Hayır"  diyor.. Bir kez istediklerini yaparsan arkası sürekli gelecektir... Seni olduğun gibi kabul edecekler, başka çare yok.." 

Her yaşadığımız olayda objektif ve uzun vadeli bakış açısıyla Hamit'i daha çok seviyordum. Beni önemsiyor ve olduğum gibi kabul edilmem için mücadele veriyordu. Sadece hedefe varmak için yalpalamak onun işi değildi.  Fikirleri doğrultusunda kararlarını kimsenin etkisi altında kalmadan alıyordu.  Bu son derece güven vericiydi..

Bu görüşmeden sonra Hamit bize geldi.. Annem-babamla da tanıştı, sohbet etti, kendisini tanıttı. Hayatını kurmuş, meslek sahibi, hatta Silahtar'da dükkanı olan, Kelebek Mobilya'da Satış Şefi olan, Askerliğini yapmış, temiz, terbiyeli, iyi bir adaydı.  Herkesin görüşü olumluydu.

Şimdi sıra benim Hamit'in ailesiyle tanışmama gelmişti.. Bu ilk görüşmede kalplerini kazanmam lazım diye düşünüyordum. O heyecanlı gün gelip çattığında önce Hamit'le buluştuk. Beni rahatlatmak için, benimle aynı yaştaki kızkardeşi Emine'nin de evde olacağını, canımın sıkılmayacağını söyledi :))

O gün kıyafetime özen gösterdim. Ne giyeceğimi tasarladım.  Bir lacivert döpiyesim vardı. Diz altında bir etek ve ceket. İçine de krem rengi bir kazak giymiştim.  Tırnaklarım uzundu ama beyaz bir oje sürmüştüm. 
Birlikte yemek yedik, umduğumdan çok daha güzel bir gündü, birbirimizi sevmeyi başardık.. O gün insanın olmaz denilen, olumsuz bulunan bir çok şeyi aklıyla ve kalbiyle çözebileceğini öğrendim. 

Nişanımızda / Bizim evde / Kasım 1980