Gençliğinde, daha henüz bekarken bize çok sık gelir kalırdı. Annemle akşamları sinemaya giderler, Abimle bizi evde bırakırlardı. Mahallemizin etrafında yürüyerek gidebileceğimiz 4-5 sinema vardı. Hepsinde iki film oynardı. İlk film yabancı olur, film bitince 15 dakika ara verilir, esas film olan Türk filmi başlardı. Arada frigo satılır, çekirdek çitlenirdi. Birinci filmin ne olduğu hiç önemli değildi. Önemli olan Türk Filmiydi. :))
Annem ve Teyzem kol kola girer akşamları yürüye yürüye sinemaya giderlerdi. Abim beni evden göndermek için planlar yapar, peşlerine takardı. " Onları belli bir mesafeden takip et, tam gişeye geldiklerinde yanlarına git, artık seni geri gönderemezler, ama zamanlamayı iyi yap" derdi. Ben de seve seve peşlerine takılır, uzaktan takip ederdim, gerçekten son anda beni gönderemezler, geri de dönemezler beni de almaya mecbur olurlardı. Niye götürmüyorlardı acaba? herhalde ödevim vardır, erken yatmam gerekir vs.
İlkokul'dayken her hafta en az 1-2 kere sinemaya giderdik.. Bu yüzden sinemanın ve eski Türk Filmlerinin bende bambaşka bir yeri vardır.
Abim de sinemayı çok sevdiği için bazen de birlikte plan yapardık. Bir keresinde annem-babam birlikte bir sinemaya gittiler. Abim "hadi hazırlan" dedi.. " biz de başka bir filme gidelim". Yine ben ilkokuldayım, abim de ortaokulda.. Gizlice evden çıktık. Filmi seyrettik.. nasıl da acıklı. gözlerimiz yaşlı.. fakat sonunu getiremedik. Abim "Hadi" dedi "annemlerden önce eve girmeliyiz, onların da filmi bitmek üzeredir"...
Tam sokağa çıktık karanlıkta ilerde yürüyen kol-kola girmiş iki karaltı gördük. Bunların bizimkiler olması ihtimaliyle arka caddeden koşa-koşa eve geldik, anında soyunup pijamalarımızı giydik ve yattık. Birazdan kapı açıldı, geldiler, biz de derin bir uykuya daldık.
Ertesi gün annem "siz dün akşam nereye gittiniz?" diye sordu. "Hiiiiççççç.."
"Kapının yanında şemsiyen duruyordu da, yağmurdan ıslanmıştı, dışardan yeni geldiğiniz belliydi" dedi.. Annem, dedektif gibi olayı ortaya çıkarmıştı. Böyle konular hiç dert edilmezdi, sorun olmazdı. Hepsi birer güzel çocukluk anısı olarak kaldı :)..
Teyzem küçüklüğümden beri beni çok sever, güldüğümde "ağzın kocaman olacak, evde kalacaksın, daha kibar gül" derdi.. Bu önerisi hiç bana göre değildi, hep ağzımı yaya yaya güldüm :)) Hep beni birilerine beğendirmek istiyordu sanırım. Güzelliğine çok düşkündü. Hem çok zevkliydi hem de çok para harcayabiliyordu. O bizden önceki nesilde Türkiye'nin yeni yeni çalışmaya başlayan, güzel, bakımlı, sosyal kadın profiliydi. 1960'lı yıllardan bahsediyorum.
Bu resimde tam da onun istediği gibi gülümsemişim :))
Hep teyzemin yanındaydım. O zamanlar nişanlısıyla birlikte dışarı çıkanların yanına yalnız olmasınlar diye bir çoçuk takılırdı. O ben olurdum :)) Çalıştığı için hep eli kolu dolu gelirdi. Her gelişinde bana bir şeyler almış olurdu. Aldığı triko takımları, okul çantalarını, kırtasiye malzemelerini önce doya doya seyrederdim..
Büyüdükten sonra da hep resimlerimi cüzdanında taşırdı. Bakırköy- Çamlık'ta oturuyor, Sirkeci Büyük Postane'de çalışıyordu. İşe Sirkeci-Bakırköy arasında trenle gelir giderdi.
Benim de o zamanlar bir kaç kez gidip Teyzemi ziyaret ettiğim Sirkeci Büyük Postane binası.
Teyzemin Büyük Postanede aynı bölümde birlikte çalıştıkları Nurşen adında bir arkadaşı varmış . Çoğu zaman trende gidip gelirken de Bakırköy'de oturan Nurşen ve eşiyle birlikte olurlarmış. Bir gün dairede konuşurlarken Teyzem benim resmimi arkadaşı Nurşen'e göstermiş.
"Bak demiş bu benim yeğenim, ismi Arda"..
"Bak demiş bu benim yeğenim, ismi Arda"..
Teyzemin Nurşen'e gösterdiği resmim
Nurşen'in kayınbiraderi (eşinin erkek kardeşi) o sıralarda Yedek Subaymış. Hamit ismindeki bu genç asker şıkır şıkır beyaz denizci üniformalarıyla ara sıra Nurşen'i Büyük Postane'de ziyaret edermiş. Bir keresinde Teyzem Hamit isimli bu genci görmüş, beğenmiş. Nurşen'e "hadi gel Hamit'le benim yeğenimi tanıştıralım" demiş.. :))
Teyzem bu çöpçatanlığı daha önce de yapmıştı. Bir keresinde dershaneye Teyzem'in arkadaşı olduğunu söyleyen bir hanım geldi. Yanında 2-3 kişi daha vardı. Oturduk biraz sohbet ettik, gittiler.. Meğer onları da beni görmeleri için göndermiş :)) Bu yüzden sıkı sıkıya tembih ediyorum "aman Teyze orası iş yeri, benden habersiz böyle şeyler yapma, hem ben evlenmek istemiyorum" diyorum ama dinleyen kim :))

Hamit isimli genç de "bakarız" demiş...
Benim tüm bu olanlardan zerre kadar haberim yok.
Teyzem yine bir gün bize geldi. Sohbet ederken "Seni görmeye gelmişler, beğenmişler" dedi..
Hangisi ? Nasıl? Kim? Ne zaman? deyince hatırladım.. ve kaşlarımı çatarak "bu iş asla olmaz" dedim..
"Serseri tipler, dalgacılar, hiç bana göre değil"... "Lütfen bir daha bunu yapma Teyze" dedim..
Hem kendi gelmemiş arkadaşlarını göndermiş, inanılır gibi değil, "hayır olmaz"...
Bu Hamit isimli genç askerliğini bitirmiş, çalışıyor. Beni görmeye gelecek ama zamanı yok.. Ne yapsın?
arkadaşlarını beni görmeleri için gönderiyor. Onlara adresi verip " gidin bir görün bakalım nasıl biriymiş ?" diyor, arkadaşları da görevi kabulleniyor :)
Ben dershanede bir müşteri ile görüşürken içeri iki bey giriyor. Bey diyorum benden büyükler (eh ne de olsa Üniversiteyi bitirmişler, askerliklerini de tamamlamışlar).. Müşteri kalkınca onun yerine oturuyorlar ve birbirlerine bakıp hangi kursları soralım diye aralarında konuşuyorlar. "Biraz bilgi almak istiyoruz"
diyerek lafa giriyorlar. O sırada ben bu kişilerin dalga geçmek için geldiklerini düşünüyorum, bu yüzden ciddiyim, yüz vermiyorum.
Kurs döneminin bittiğini, ancak Eylül'de tekrar yeni kurun başlayacağını söylüyorum. "Peki o zaman bir broşür alalım" diyerek üzerine adımı yazmamı istiyorlar, Eylül'de ararlarsa benle görüşeceklermiş. Meğer tam da emin olamamışlar acaba ben miyim? diye teyid etmek istiyorlarmış. "Farketmez hangi arkadaşım olsa bilgi verir" deyip adımı yazmadım. "Peki biz o zaman sonra gelelim" deyip gittiler.
İşte bana görücü gelenler (ayaktakiler = Nuri & Vedat) .. Ortada Nurşen'in kayın biraderi Hamit..
Beni gördükten sonra Hamit'e hemen ankesörlü telefondan telefon açıp "tamam beğendik" demişler :))
Teyzeme bu yüzden "bu iş kesinlikle olmaz.. " dedim. Arkadaşları böyleyse kimbilir kendisi nasıldır?
Teyzem de "Valla ben kendisini tanımam yengesini ve abisini tanıyorum, aklı başında, çok iyi insanlar" dedi.. ama beni ikna edemedi.. Böylece konu kapandı ve bir daha hiç açılmadı. Hamit'te bu işi pek ciddiye almadı sanırım..
Öylece kaldı ve unutuldu..