Kelebeğin Rüyası'nı çok merakla ve ilgiyle izledim. Genç iki şairin aşklarını anlatan bu filmde her iki oyuncu da muhteşem bir performans sergiliyorlar. Hatta Kıvanç Tatlıtuğ'un oyunculuğuna hayran oldum diyebilirim. Bana duygularını kesinlikle geçirdiler.. Filmin görüntülerini ve çekimi çok beğendim.
Konu da bir dönem filmi olduğundan aslında çok ilginç.Filmle ilgili okuduğum yorumlardan bazılarında "hiç bu kadar zaman kaybetmemiştim" diyenler de vardı. Sinemadan çıkanların ifadelerine baktığımda çoğu kişi mutsuzdu.. "Neydi bu seyrettiğimiz?" ifadesi vardı.
Oysa Annem Celal ile Ceren filmine gitmiş ve hiç beğenmediği ve hiç gülmediği halde, çıkışta yeni girenlere ayıp olmasın diye tatlı bir gülümsemeyle salondan çıktığını söylemişti :))
Kelebeğin Rüyası'nı seyrettikten sonra ailecek üzerinde 2 gün tartıştık.
Film bizi araştırmaya ve anlamaya yöneltti.
Aynı zamanda bir dönem filmini ve sanatçının bu döneme bakışıyla ilgili çok şeyi de sorguladık..
Bir döneme farklı gözlükle bakarsak farklı şeyler görebiliriz..
Tamam böyle olmuş ama dönemde sadece bu mu var? diye sormak mümkün..
Yılmaz Erdoğan filmde çok şey anlatmak istemiş, ancak bu anlatılanların bazıları iç içe geçmediği için havada kalan yerler olmuş. Zonguldak'ta 1940'lı yıllarda yaşanan "Mükellefiyet" dönemini hiç duymamıştım. Ancak dönemin o birkaç sahneyle anlatılamayacak kadar ayrıntılı başka gerçekleri olduğunu da öğrendik.
Puzzle'ın küçük bir parçasını yerine koyarken ait olduğu büyük resmi mutlaka görmek gerekir.
Bu nedenle sadece Zonguldak'ta değil Dünyada ve Türkiye'deki büyük resim eksik kaldı.
Sadece bir-iki cümleyle bunu anlatmak yeterli olmadı...

Döneme ait okul, gemi ve Başkan'ın ailesinin görüntüleri gayet Avrupai.. Diğer yanda ne yaşanıyor?
İşçilerin, hükümlülerin toplu şekilde sevk edildiği ve ocaklarda bit arama sahneleri Hitler dönemini anlatan filmlerdeki görüntülere benzetilmiş..
Maden ocaklarıyla film hiç iç içe geçmedi. Başlangıçtaki sahneler sadece güzel bir görüntü olarak kaldı.. O döneme ilişkin bir duygu yaratmadı. İşçi olarak getirilenler kimlerdi? o dönemde alınan kararlar neydi? niye bunlar yaşandı? Dönemi daha iyi ve objektif anlamamızı sağlayabilirdi..
Şiir filmde tam tadında kullanılmış. Ancak Yılmaz Erdoğan'ın Behçet Necatigil olduğu anlaşılmadı. Sevgilerde şiiriyle kalbimde taht kurmuş bu şairi filmde göremedim.. Bakın kitabını imzalarken sayfaya ne yazmış?
"Eski kitaplarımız yeni duygular verir.
Behçet Necatigil, 1968"
Hikayeyi okumak gerekiyor. Seyirden sonra bana araştırma yaptıran filmleri çok severim. Kelebeğin Rüyası'da öyle oldu. Aynı zamanda bir dönemi araştırmamı ve anlamamı da sağladı..
Belçim Bilgin'in oyunculuğu yetmemiş. Maalesef lise öğrencisi de olamamış. Aynı durumu " Merhamet " dizisindeki Özgü Namal'ın lise yıllarındaki görüntüsünde de hissettik.. Ben bu gençleştirme ya da yaşlılaştırma işinin oyuncu yanında makyajla da çok ilgili olduğunu düşünüyorum.
Oyuncu oynadığı karakterden genç ya da yaşlı olabilir. Yabancılar bu işi müthiş yapıyorlar. Oscar ödülünü "En İyi Erkek Oyuncu" dalında Lincoln filmindeki rolüyle alan Daniel Day Lewis nasıl da yaşlandırılmış..
Bir de Benjamin Button vardı. O'nun her yaşını hayranlıkla seyrettik..
Dönem filmlerinin artması en büyük dileğimiz.
Filmleri seyrettikçe tarihimizi ve bilmediğimiz bazı olayları da öğrenme, araştırma fırsatını buluyoruz.
Filmleri seyrettikçe tarihimizi ve bilmediğimiz bazı olayları da öğrenme, araştırma fırsatını buluyoruz.
Bu nedenle başkaları beğenmese de hep bu filmlere gitmişimdir.
Film bazı durumlarda her şeyi söylemeyebilir, farklı söyleyebilir.. bizi düşündürmesi, duygularımızı harekete geçirmesi, araştırma heyecanı yaratması, üzerinde konuşulması bile bir filmi güzel yapan özellikler olmalı.. Sinemayı bu yüzden çok seviyorum..
Henüz yazımın arasında Maden Ocak'ları bağlantısını okumadıysanız, tavsiye ederim..
Şimdi tıklayabilirsiniz..
Henüz yazımın arasında Maden Ocak'ları bağlantısını okumadıysanız, tavsiye ederim..
Şimdi tıklayabilirsiniz..