Lise bitince çalışmaya başladım..

Liseyi bitirdikten hemen sonra çalışmak istedim.
Annem "Aman kızım işi boşver, sen okumana bak" dediyse de  "yok ben çalışmak istiyorum"  dediğimde 17 yaşındaydım. Üniversite sınavlarını kazandım. Okulum  İstanbul Ticari İlimler Akademisi / İstanbul İktisat ve Ticaret Yüksek Okulu,  Aksaray.

Okulun sonraki değişimi  -  Ek bilgi :  Daha sonraları bir kanunla  Galatasaray İktisat ve İşletmecilik Yüksek Okulu,  Aksaray Yüksek Ticaret Okulu  ve  Beyazıt Maliye Muhasebe Yüksek Okulu'nun her biri  fakülteye dönüştürüldü, Böylece sayısı dörde çıkan fakülteler birleştirilip Marmara Üniversitesi’ne bağlı tek bir fakülte haline getirildi.

Gece bölümündeyim. Dersler öğleden sonra başlıyor.


Bir gün annem gazeteleri incelerken Unkapanı Dersanesi'nin eleman aradığını söyledi.  " Unkapanı.. ben orayı istemem"  dedim..  Annem de  "aman canım olursa olur, yoksa gezmiş oluruz" dedi.. Malum Unkapanı'na Aksaray'dan gidiliyor. Aksaray'da da bizim Bulvar Sinemamız var :))   Ancak şimdi bu sinemadan bir iz yok, bu sinema da kapandı.. Zamanın en iyi sinemalarındandı, hep çok güzel Türk filmleri getirirdi, o zamanların en modern sinemalarındandı.

Sinema ihtimalini de düşünerek  :))  Anneme  "peki gidelim, tamam"  dedim..

Birlikte  Unkapanı Dershanesi'ne  gittik. Annem ofiste oturdu, beni patronun odasına aldılar. O zaman tanıştım Unkapanı Dersanesi sahibi Özer Bağdat'la.  Liseyi yeni bitirmişim iş hayatına dair hiç bir becerim yok.  Bana birkaç soru sordu, çalışma şartlarından bahsetti.

Cumartesi-Pazar günleri dershane açık olduğu için hafta sonları da çalışılacak.  Hafta içi bir gün izin günü.  Hemen senaryoyu kafamda tasarladım. Tamam sorun değil. Hafta içi izin bana daha uygun, okuluma gidebilirim. İş Unkapanı'nda okul Aksaray'da, süper..


Daktilo biliyor musun? diye sordu.. "Hayır" dedim. "Sorun değil burası Dershane burada öğrenirsin..
Yarın 2 resim, kimlik, Velini de getirdiğinde işe başlayabilirsin" dedi.  Ben de " 2 resim ve kimliğim yanımda,
velim de içerde bekliyor"  deyince güldü.. "Çağır o zaman bakalım" dedi. Annem içeri gelince "hanımefendi biz kızınızı işe aldık, hayırlı olsun.. siz gidebilirsiniz" dedi..  Ben o gün işe başladım, annem geri döndü :))

Böylece  35 yıl sürecek olan  iş hayatım 1977 yılının Eylül ayında başlamış oldu.

İşim dershaneye gelen öğrenci ve velilere kurslarla ilgili bilgi verip anlaşma yapmak,  ücreti alıp kayıdı gerçekleştirmek..  O zamanlar birkaç dershane var.  Unkapanı çok revaçta.  Ben hem gelen velileri bilgilendirip kayıtlarını yapıyorum, hem de dersler başlamadan önce öğrenci yoklaması yapıyorum. Ofiste aynı işi yapan 3 kişiyiz. Sedes, Ayça ve Ben..


Anadolu'dan birçok öğrenci geliyor.  O zamanlar dediğim gibi 1-2 Dershane var. Öğrenci velileri İstanbul'da kursa yazdırdıkları çocuklarını bana emanet edip gidiyorlar ama bizim bu öğrencilere ilişkin bir sorumluluğumuz yok. Zaten o sırada ben de 17 yaşındayım. Annem de beni oraya emanet etmiş :)

Bu dershane ortamında bambaşka bir öğrenci profili ile tanıştım. Anadolu'dan gelen öğrencilerin yanı sıra  Saint Benoit, Saint Michel, Notre Dame Di Sion gibi Fransız Liselerinden, Amerikan Robert, , Avusturya Lisesi, Üsküdar Amerikan gibi  sosyal ve kültürel düzeyi farklı okulların öğrencileriyle de tanışma şansım oldu.  Liseyi bitirmiştim ama öğrencilerin ve öğretmenlerin içindeydim yine. Bu durum benim için harikaydı gerçekten.  İlk işim öğrenciliğimle yanyanaydı, yine okuldaydı :))

Dershane Öğretmenleri ile de yakındım. O zamanlar yazdığım şiirleri  Edebiyat Öğretmeni Reha Bey'le  paylaşıyordum.   "Kızım bu ne karamsarlık bu genç yaşında"  dediğini hatırlıyorum..

Patronumuz  Anadolu yakasında oturur,  arada bir Cumartesi ya da Pazar günleri Karaköy'den geçerken tepsi tepsi börekler, kurabiyeler alır getirirdi. Masalara kurulur bu enfes tatlarla karnımızı doyururduk.

Bu zenginliğin yanında Dershane'ye gelen İcra Memurları'nın tüm ofis ekipmanlarını alıp götürdükleri günleri de yaşadık. Bir-iki gün sonra tüm ekipmanlar geri gelirdi.

Özer Bağdat'ın ÖSYM ile iyi işbirliği vardı.. Sınava giren öğrencilerin  ÖSYM'ye başvuru yaptıkları kuponlar sınavdan sonra çuval çuval bize gelirdi. Bu kuponlardan öğrencilerin adreslerini alır, onlara broşürler gönderirdik. Binlerce zarf, binlerce kupon.. Bunun için bize yardımcı olacak geçici arkadaşlar bulur, birlikte çalışırdık. Bu sayede çok güzel arkadaşlıklar edindik, çok zevkle çalıştık, hepimiz iş hayatımızın başında, hepimiz çok gençtik..


Aksaray'daki Muratpaşa Camisi'nin önünden kalkan minibüslerle eve giderdim. Çok uzun kuyruklar olur
soğuk havalarda donarak beklemeye devam ederdim. Başka çare yok.

Okula hem akşamları hem de hafta içindeki izin günümde gitmeye çalıştım.  Akşam iş çıkışında bazı derslere yetişebiliyordum. Tüm kitaplarımı aldım, ders notlarım vardı, derslerime çalışıyordum.

Bir yılın sonunda Üniversite Sınavından sonra işler bitince Dershane'de yaz tatili başlıyordu.  Bu dönemde hepimiz işten çıkarıldık.   "Teşekkürler Dershane kapandı" dediler.. seneye Allah Kerim..Anneme-Babama nasıl anlatacağımı yol boyunca düşündüm,  birden işsiz kalmıştım, sanki onlara verdiğim sözü tutamamıştım, çok utanmıştım.

Yaz başladığında ikinci sınıfa geçmiş, ilk iş tecrübemi tamamlamış, işimden çıkarıldığım için üzgün bir haldeydim.   Ne kadar da severek çalıştığım bir işim olmuştu. Gençlerden kopmadan, teneffüslerde yüksek volüm çalan  yabancı pop şarkıların müzik  sesleriyle,  ders zilleriyle,  yoklamalarla,  sınavdan sonraki mezuniyet geceleriyle  geçen bu yıl harikaydı.

Şimdi ise önümde belirsizlik, ancak güzel bir yaz tatili vardı. Ben de o yaz Avşa'da tatilimi yaptım, arsa aldık temelini atıyoruz :))  Pansiyonda kalıyoruz ama ara-sıra gidip temele bakıyoruz :))

Bundan sonra çalışmaya devam edebilecek miyim? okulumla birlikte nasıl yürüyecek? hiç bilmiyorum.
Tatil bitti, eve döndüm..

Bir söz vardır "Çıktığın kapıyı hızlı çarpma geri dönmek isteyebilirsin" diye..  bunu 17 yaşımda öğrendim.

Geride bıraktığımız izler nereye doğru ilerlediğimizi gösterir.