Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Eczacıbaşı'nda Yeni Hayat

Fabrikaya geldiğimde çok şaşırmıştım. Bahçe içinde kocaman modern bir bina.. girişte solda kocaman bir yemekhane, ortada resepsiyon.. Üst katta her yer halı döşeli, açık kocaman bir alan,  hiç duvar yok, masalar aralardaki dolaplarla bölünmüş. O zamanlar kocaman bu katta sanırım 5 kişi çalışıyorduk. Sonraki yıllarda departmanlar kurulunca 5 kişi çalıştığımız alan yaklaşık 50 kişinin çalıştığı bir kat haline dönüştü.. Fabrikada serum üretiliyordu. Üretim yeni yeni başlıyordu. Fabrika binası kocamandı, üretimin yanında kocaman bir depo, bakım-onarım bölümü, kimya laboratuvarı, mikrobiyoloji laboratuvarları,  test hayvanları (tavşan ve fareler),   kocaman bir konferans salonu, personel için alışveriş yapabilsinler diye küçük bir market.. Çalışanlar işçiler, laborantlar, kimyagerler, mühendisler.. Fabrikada sadece üretim yapılıyordu, ilk  zamanlar diğer departmanlar yoktu. Yönetim kadrosu Eczacıbaşı İlaç'tan gelmişti ama alt kadrolar tamamen yeni kurulmuştu....

Şans Kapıyı Çaldığında Hazır Olmalı...

Hayatta öyle dönemeçler vardır ki;  buralardan geçerken yaşamınızın nasıl değişeceğinin farkında değilsinizdir..  Yaşayıp bittikçe ancak değerlendirilir..  Bu dönemeçlerde   "doğru kararlar vermişim" demek için bu yaşanmışlıkların mutluluk vermiş olması gerekir. Bir şey başka bir şeye vesile olabilir.. Bir kişi sizin yön bulmanızda yardımcı olabilir.. Hayat tesadüflerle doludur.. Önemli olan şans kapıyı çaldığında hazır olmaktır.. Eğer kapının çaldığını duymazsanız, ya da bekle hazırlanayım derseniz.. geç kalmış olabilirsiniz.. Squibb’den ayrılmıştım, yaz gelmiş ve geçmişti, sonbahara yaklaşmıştık. Evde oturduğum günlerde yakınımda hiç kimsem olmadığından tek başımaydım. Gürcan vardı ama tüm gün sadece onunlaydım. Sadece 1,5 yaşındaki oğlumla konuşuyor geri kalan konuları kendi içimden konuşuyordum.. Ne bir arkadaşım, ne bir komşum ne de akrabalarım yanımdaydı.. Herkesler uzak kalıyordu. Günübirlik gidip gelinecek yerler değildi.. Hele o arabasız şartlarda....

Yazarınızın Dünya Seyahatinde Zorlukları !

Dünya Seyahatine çıkmadan önce kendime bir hedef belirlemiştim. Her gittiğimiz ülkeden yazacaktım. Bilgiler, duygular taze taze olacaktı. Ben ne görmüşsem beni izleyenler de gördüklerim ve yorumlarım hakkında fikir sahibi olacaklardı. Seyahate çıkmadan önce Gülten Dayıoğlu’nun gezi kitaplarını okudum. Nasıl yazdığı ile ilgili fikir edindim. O önce gördükleriyle ilgili bilgileri ses kaydına alıyor, seyahat sonrası, yurda döndükten sonra yazıya döküyordu. Hatta rehberli turlara katılıyor, rehberin anlattığı kısımlardan da yararlanıyordu.  Dönünce ses kayıtlarını yazıya döküyor, kitap haline getiriyordu.  Ses kaydını yazıya dökmek çok zor , çok  daha fazla zaman bana göre..  Üstelik ben rehberli bir tuta katılmıyorum. Sadece iki kişiyiz J   Ben ses kaydı falan yapamam.. Gezerken başka bir şeye odaklanmak istemem. Sadece fotoğraf çekmeyi severim.  Canlı bir performans sırasında elinde kamerayla ya da telefonla kayıt yaparken esas duyguyu kaçıranlar...

İşsizlik ve Yeni Hayat

Squibb'deki işimden ayrılınca önceliklerimizi yeniden düzenledik. Gürcan annemin yanında kaldığı için ona uzak kalıyorduk. Evimizi değiştirmeyi hiç düşünmedik, Hamit ve ben yetiştiğimiz muhitlere geri dönmek yerine farklı bir çevre istiyorduk. Yoksa babamın   "yanımıza gelin evladım.. 3 katlı evimiz var.. alt katta da siz oturun, bu çileyi çekmeyin"  teklifi bizim için çok cazip olabilirdi. Bu gidiş gelişler bir yıl boyunca devam etti.. Ben işten ayrılınca da ilk işimiz Gürcan'ı  yanımıza almak oldu..  Artık hafta içi gidip gelmeler, hafta sonu taşınmalar yoktu.. Yeniköy'de sahilde, Emirgan'da, İstinye'de, Tarabya'da, Sarıyer'deydik.. Gürcan Yeniköy'de sokakta çocuklarla Hamit'in  "artık sen çalışma, evde kal"  teklifine pek sıcak bakmasam da  "şimdilik evet, duruma göre bakarız" diyerek yaz planları yapmaya başladık. Yine annem ve babamla  Gümüşyaka'da bir çadır kampına yaz boyunca yerleştik. Çadır...