Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ortaoyuncular'la Sahneye Çıktım

Karlı bir kış günü tüm yollar kapandığında arkadaşlarla  Taksim'de Ortaoyuncular'a "Yorgun Matador" oyununa gitmiştik. Sahnede Ferhan Şensoy,  Derya Baykal ve diğer oyuncular varken  Ferhan Şensoy oyunun ilk  dakikalarında oyunu durdurmuş ve sahneden seyircilere hitaben konuşmaya başlamıştı. "Bugün kar yağışı nedeniyle oyuncularımızdan gelemeyenler oldu.. Sizlerin arasından bizimle sahnede oynayacak 4 kişi alabilir miyiz?".    Hamit ve ben hemen kendimizi sahneye atmış, a rkadaşlarımız arkamızdan çılgınca "Bravo, bravo" deyip alkışlamışlardı. Yoğun ışıkların altında seyircileri hiç görmüyorduk. Sahnede Ferhan Şensoy ve diğer oyuncularla yan yanaydık. Ferhan Şensoy bize rolümüzü ve ne yapacağımızı anlatıyordu. Birimiz ateş edecek, birimiz yere yığılacak.. Hepimize tek tek prova yaptırmıştı. O sırada olanlardan seyirciler gülmekten kırılıyordu.. Oyunumuzla Ferhan Şensoy dalga geçerken biz de gülmekten bir şey yapamıyorduk.  Rolümüzü biz de sa...

Antakya bize "Kim Olursan Ol Gel" dedi..

Adana'daki eğitimden sonra ayrılmıyoruz ve hafta sonu için Antakya turu yapıyoruz. Bizim birlikte mutlu olmamız için bir yerlere gitmemiz ya da dolaşmamız gerekmiyor. Birlikte olsak yeter..saatlerce konuşabiliriz.. Birlikte olmak için önemli işlerimizi erteleyebilir, birlikte kalabilir, birbirimizin giysilerini giyebiliriz..  Herkes birbirinin kardeşidir, arkadaşıdır, can yoldaşıdır, sırdaşıdır, bunun yanında iş arkadaşıdır :) Ayrılmayalım.. eğitimden sonra Adana'dan ayrılıp birşeyler yapalım...Antakya'ya gidelim :)) Tur Liderimiz Nalan.. nereler gezilecek? nerede kalınacak?   hepsini ayarlamış.. Otantik bir yerde kalıyoruz. Bir odada iki kat var.. içerden merdivenli.. Üst katta bir kişi, aşağıda iki kişi kalıyor. İlk gün gezilecek yerleri dolaşıp, muhteşem yemekler yiyip, akşam ne yapalım diye düşünüyoruz. Antakya'nın daha önce iki kez konakladığım, bana göre en güzel oteline gitmeye karar veriyoruz. Bu sefer orada konaklamıyoruz ama oturup iç av...

Bulduğum Sadece Bir Defter Değildi..

Lise bittikten sonra arkadaşlarımla buluşmalarımız 19 Mayıs'larda devam etti. Bir-iki sene 19 Mayıs'ta Emirgan Korusu'na gittik. Daha sonraları okuyanlar, işe girenler, evlenenler oldu.. Hayat hepimizi farklı yerlere savurdu. Bu savrulmanın içinde birkaç yıl daha işe gidip gelirken tesadüflerle karşılaşmalar oldu. Ortaokul ve Lise'de en yakın arkadaşım Sevgi oldu. Lisede aynı sırayı paylaştık.  Sadece aynı sırayı değil, aynı zamanda popüler yabancı şarkıları takip etmeyi, romantizmi, kopya çekmeyi, tüm hayallerimizi, sırlarımızı sınırsızca paylaştık.. Mezun olduktan 1-2 yıl sonra onu eşiyle birlikte durakta görüp ayaküstü konuşuyordum.. Evlenmişti, kendine bir hayat kurmuştu.. Sonra yine evlenmeler, işler-güçler derken tamamen koptuk. O zamanlar telefon yok, cep telefonu keşfedilmemiş :(( Adres çok önemli yani.. ve çoğumuzun zaman içinde adresi değişti... Ne kötü.. Ben de liseyi bitirdikten 4 yıl sonra evlendim ve Yeniköy'e taşındım.  Yeni işim, yeni arka...

Hatıralar Yabancı Bir Ülkedir..

"Hatıralar Yabancı Bir Ülkedir" demiş bir arkadaşım.. Lise yıllarının unutulmaz dostlukları ve anıları.. Bu günleri yaşatabilmek için düzenlediğimiz "Hatıra Defterleri" . Çeşitli şekilleri olan,  içleri kendinden çeşitli resim baskılı, kilitli, kilitsiz birçok modeli olurdu. Bunlar elden ele dolaştırılır ve herkesin bir şeyler yazması istenirdi.  Bazen içlerine "Hayatın sarp ve dikenli yollarında..." ile başlayan klasik cümleler, geleceğe dair dilekler yazılırdı. Lise son sınıftayız.  Kırtasiyeden bir hatıra defteri almak yerine güzel siyah ciltli bir defter alıyorum. Aslında iki defter alıyorum, diğerı turuncu olan. Onu şiir defterim yapıyor ve her yazdığım şiiri oraya geçiriyorum. Siyah ciltli olan hatıra defterim oluyor.. Bazı sayfaları pembe, bazıları mavi, bazıları yeşil renkli.. İçinde bir resim, baskı falan yok, çizgisiz.. Kendim bir matbaaya giderek üzerine adımı soyadımı yazdırıp  "Hatıra Defteri" yapıyorum. İlk sayfaya ...

Kelebeğin Rüyası'nı Gördüm..

Kelebeğin Rüyası'nı çok merakla ve ilgiyle izledim. Genç iki şairin aşklarını anlatan bu filmde her iki oyuncu da muhteşem bir performans sergiliyorlar. Hatta Kıvanç Tatlıtuğ'un oyunculuğuna hayran oldum diyebilirim. Bana duygularını kesinlikle geçirdiler.. Filmin görüntülerini ve çekimi çok beğendim.  Konu da bir dönem filmi olduğundan aslında çok ilginç.Filmle ilgili okuduğum yorumlardan bazılarında "hiç bu kadar zaman kaybetmemiştim" diyenler de vardı. Sinemadan çıkanların ifadelerine baktığımda çoğu kişi mutsuzdu.. "Neydi bu seyrettiğimiz?" ifadesi vardı.   Oysa Annem Celal ile Ceren filmine gitmiş ve hiç beğenmediği ve hiç gülmediği halde, çıkışta yeni girenlere ayıp olmasın diye tatlı bir gülümsemeyle salondan çıktığını söylemişti :))   Kelebeğin Rüyası'nı seyrettikten sonra ailecek üzerinde 2 gün tartıştık.   Film bizi araştırmaya ve anlamaya yöneltti.  Aynı zamanda bir dönem filmini ve sanatçının bu döneme bakışıyla ilgili...